Öncelikle Berkay Ateş'in harika oyunculuğu karşısında büyülendim. Konu ve diğer oyuncular da iyi olsa da mantık hataları vardı. Onca kişi öldürüldü fakat bir kişi bile yargılanmadı , polis ve jandarma sadece arama yapan bir figürandan ibaretti. Bu yönden gerçekçilikten uzak mafya dizisi gibiydi. Ama izlemesi kesinlikle keyifliydi.

Son zamanlarda izlediğim en iyi film diyebilirim. Arkadaşlık,aşk, tutku ve cinselliği harmanlayan ve doğallığıyla büyüleyen bir filmdi, nasıl bitti anlayamadım. Noemie Merlant oyunculuğu ayrıca harikaydı.

Her hatırladığınızda içinizi sızlatacak bir film. Çok etkileyiciydi.

Zorlanarak izledim. Savaş filmlerini sevmem ve neden sevmediğimi tekrar hatırlattı. Filmi içim yakan bir öfkeyle bitirdim. Masa başında savaşlara karar verenler savaşsa cephede, bu kadar kolay olmazdı savaş çıkarmak. Ter dökmedikleri savaşın kahramanları olurlar, tarih onları yazar kitaplarda ve ölen milyonlarca insan sadece bir rakamdan ibarettir. Savaşın acımasız gerçeğini anlatan güzel film olmuş ama gerçekten izlemesi zor ve acı vericiydi.

Yavaş ilerleyen ve uzun bir film olsa da izlerken şu duyguyu hissettirdi bana, zamanın yavaşladığı ve uzadığı hatta geçmek bilmediği bazı zamanlar vardır ve bunların en başında yas ya da ayrılık gelir benim aklıma. İşte bu öyle bir film keşkelerin, öfkenin , kırgınlıkların, söylenmeyen sözlerin iç hesaplaşmasının uzun bir döneme yavaşça yayıldığı berbat dönemi anlatıyor. İzlerken hissettiğim kasvet de bu yüzdendi. “Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı.” sözleri ile yaşamaya devam etmek gerektiğini vurgulayarak bitiriyor filmi...Gayet güzel bir filmdi bence.

Bazen yanlış bir tren seni doğru istasyona götürür...

Öncelikle müthiş bir oyunculuk izlediğim kesin. Bunun yanı sıra yaşlı ve alzhemier hastalığı yaşayan birinin gözünden dünyayı görmek çok etkileyiciydi, korkusunu iliklerime kadar hissettim. İzlemeden önce beklentim kızının ne kadar zorluk yaşadığını göreceğim klasik bir filmdi. Ama yönetmen ezberi bozarak hastanın gözünden göstermiş gerçek ve sanrıların birbirine karıştığı dünyasını. Çok etkilendim çokkk..

Başlarken beklentimi orta düzeyde tutarak kısa bir dizi ne de olsa diyerek hafta sonu etkinliği olsun diye başlayıp ve sıcacık bir büyüme hikayesi ile karşılaştım. Ne seninle ne sensiz sözünün karşılığını en naif şekilde işlemiş. Sevgi aşkı da aşınca birbirinin sahibi olmadan özgür kılıyor ama bu sancılı bir süreç oluyor.

Çok etkileyici bir film...

Gülerek başlayıp ağlayarak bitirdiğim ilk stand-up gösterisi, sonuna kadar izleyiniz.

' Kötü bir şey hakkındaki şaka, o kötü şey kadar değildir. O kötü şeyi hoş gördüğün anlamına gelmez, tepkini şakayla da koyabilirsin.Önemli olan şakanın kendisi...' diyerek ofansif mizahı da biraz açıklamış gösterinin içinde. İzlemekten çok çok keyfi aldım. Ricky'nin de dediği zor zamanlarda da gülebilirsiniz size bir şey olmaz. Gülerek direnenlere selam olsun..

Tolga Karaçelik'in Kelebekler filmini de beğenmiştim ama bu filmi ayrı bir güzel olmuş. 6 karakter üzerinden bir ülkeyi, iktidarı ve isyanı anlatmış. Oyunculukların hepsi birbirinden harikaydı, özellikle Nadir Sarıbacak'ın oyunculuğu izlemeye doyamadıklarımdan oldu...

2. sezonu yeni bitirdim, su gibi aktı. Bir yandan güldürürken ardından gözyaşı döke bildiğiniz ve içinde sarsan diyalogların olduğu nefis bir dizi. Ricky Gervais'in oyunculuğu, gözyaşlarının içtenliği ve dizinin müzikleri ayrı güzel.İzleyin, izlettirin...

'Bence aşık olan herkes biraz kaçıktır zaten. Yapılacak en çılgınca şeylerden biri bu. Deliliğin toplumca kabul gören şekli gibi.' Her anlamda çok beğendim, kurgu,konu, görüntü ve tabiki Joaquin Phoenix'in muhteşem oyunculuğu...

Şiir tadında...