Frameby | mstfnr - Yorumlar
mstfnr
mstfnr, Radyo günleri (Radio Days) (1987) filmine bir yorum yaptı.
Radyonun her şey olduğu günler. Woody Allen çocukluğuna denk gelen o günleri eğlenceli şekilde sinemaya aktarmış.
mstfnr
Su götürmez bir şekilde berbat bir "aşk" filmi.. Milleti çeken yanı da bu ya; aşk sosu.
mstfnr
mstfnr, Bir Gün (One Day) (2011) filmine bir yorum yaptı.
Güzel bir aşk filmi olmuş diyeceğim ama bunu oyunculardan ve konusundan ötürü diyorum. Yoksa sinemasal açıdan kopuk ve eksik sahneleri olan bir film. İzlemeye değer farklı bir aşk filmi.
DiCaprio'nun yeni yetme zamanları, iyi iş çıkardığı bir film. Hatta What's Eating Gilbert Grape filminde yer almasına sebeptir buradaki oyunculuğu. Dominant, psikolojik rahatsız bir üvey babayı canlandıran Robert DeNiro'nun DiCaprio'yu haklı haksız sürekli kıskaca aldığı ve dövdüğü sahnelerde DeNiro'dan nefret edebilirsiniz ama o da çok başarılı.. Film ve konusu hoş güzel naif ama eksiği ve eksik sahneleri çok ama benim de izleme sebebim gibi; De Niro ve DiCaprio için izlemeye değer.
mstfnr
mstfnr, Pi (1998) filmine bir yorum yaptı.
Aronofsky'nin hem ilk uzun metraj filmi olması açısından hem de senaryosu açısından harika bir film. Filmin siyah beyaz olması Amerikan Film Noir ve Alman Dışavurumculuk akımlarıyla benzerlik gösterse de Pi'nin renksizliği konusundaki gerilimi ve gizemi arttırmak için kullanıldığını düşünüyorum.
Konusu evrendeki her şeyi ve sırrı sayı ve şekillerle yani matematikle açıklamaya çalışan Max karakteri üzerinde yaşanıyor. Max evreni sayı ve şekillerle açıklama amacında ısrar ederken sürekli görüştüğü Sol Robeson ona bunun bir takıntı olduğunu yaptığı şeyin numerolojistlik olduğunu söylese de Max vazgeçmiyor. Tabi bir de Max'in dehasının peşinde olan para babaları ve hep sır ve gizemle uğraşan kurtuluşa ermeye çalışan bir Yahudi cemaati var.
Sağlam bir film izleyicisi değilseniz ve matematikten nefret ediyorsanız bu film hiç de size göre değil. :)
mstfnr
mstfnr, Nikita (La Femme Nikita) (1990) filmine bir yorum yaptı.
Polis katili, bağımlı, kural tanımayan genç bir kadını(Nikita) ömür boyu hapse mahküm edip öldürmek mi, yoksa ona bir şans verip ülke yararına ajanlık yapmak şartıyla yaşama şansı vermek mi ona iyilik olurdu? Tam da bu noktada filmi izlerken Nikita'nın yaşadığı çıkmazı ve hayata tutunma savaşını film boyunca sizinde yaşayıp hissedebileceğiniz bir film. Ayrıca film, hükümetlerin ajanlık faaliyetleri için insanları nasıl kullandığına da farklı bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Luc Besson'un 1994'te göstereceği Léon filminin habercisi sayılacak bir film.
Tam bir festival filmi. Her şey güzeldi de o sümükleri bi silseydiniz be :(
mstfnr
mstfnr, Içimdeki Ses (My Inner Voice) (2015) filmine bir yorum yaptı.
Zaman kaybı diyebileceğim bir film. Romantik komedi yapmaya çalışmışlar ortada komedi diye bir şey yok. Patron Mutlu Son İstiyor filmi ile genel olarak aynı, ama o filmin de altında kalmış. Senaristlik yapan salak bir tip var, bu karakter bir kıza aşık olur, sonra kendi hikayesini senaryolaştırıp finali yapar. Para için yapılan filmlerden, sadece para.
mstfnr
mstfnr, Melankoli (Melancholia) (2011) filmine bir yorum yaptı.
Film iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm olan Justine (afişteki abla) bölümü ve Claire bölümü.. İlk bölümün sıkıcılığı sizi aldatmasın, ikinci bölüm gayet güzel. İlk bölüm ne alaka desek de asıl melankoliyi orada görmek mümkün. Modern insanın kıyameti denecek bir film..
Trier'in Dogville'de ben de bıraktığı etki adına izledim bu filmi ama Dogville'deki imgesel harika anlatımdan eser yok.
Bu hikayeden çok daha etkileyici bir film çıkabilirdi, konuya göre film cılız kalmış, ama yine de hoş bir tat bırakacak bir film olmuş. Başroldeki naif Kathy karakteri için Carey Mulligan seçimi çok yerinde. Kadının yüzü masumiyet müzesi gibi.
mstfnr
mstfnr, Mean Streets (1973) filmine bir yorum yaptı.
Martin Scorsese'in o bilindik başarılı gangster filmlerinin eşiği sayılacak film Mean Streets.. Scorsese'in gangster filmlerindeki ana unsur burada da karşımızda; İtalyanlar, İtalyan yaşamı..
Scorsese'in bu filminde kült gangster filmlerinin aksine karşımıza toy, küçük bir çetevari grup çıkıyor. Tam bu noktada sanki kült gangster film kariyerini görüp nazire yapar. Toyluğunu karakterlere de yansıtmış gibi.
Filmdeki kurgu ve David Proval'ın bir kaç yerde kameraya göstere göstere bakması kötü olan unsurlar.. Ha bir de bu film bir Türk yönetmen tarafından, aynı senaryo, aynı kamera açı ve hareketleriyle çekilmiş olsaydı "bu ne biçim film lan böyle" derdik, ama işte yabancı çekince kıymetli oluyor.
Son olarak filmin en güzel şeyi Robert De Niro...Harika bir oyunculuk..
Bu filmi izleyen herkeste muhtemelen aynı his uyanmıştır: Film çok güzel de bir şeyler olmamış gibi. Bir arafta kalma durumu var. Aslında o hisleri oluşturan sebepler, filmi farklı ve başarılı kılan unsurlardır: oyuncuların filme değil, filmin oyunculara uyduğu bir film olmasındandır. Burada oynayan oyuncular değil filmdi.
mstfnr
mstfnr, İçimdeki deniz (Mar adentro) (2004) filmine bir yorum yaptı.
Konu çok iyi, Javier Bardem çok iyi, filmin Hollywood tarafından çekilmemiş olması çok iyi..
Her Sinema-Televizyon öğrencisinin daha birinci sınıftayken sıkıla sıkıla izlediği meşhuur Potemkin Zırhlısı filmi.. Sinemada kurgunun babası Eisenstein'ın labratuardadki deney tadında filmi.