Buzlar kraliçesi; Isabelle Huppert… İzlerseniz ne kazanıp, izlemezseniz ne kaybedeceğinize sadece sizin karar verebileceğiniz türde bir film.
İnsan denen varlığın maskesini indirerek, onun ardındakileri de bize gösteren muazzam kurgulu bir film.
Dany Boon; Fransa’nın Kemal Sunal’ı gibi. Güldürmek için mimikleri bile yetiyor. Böyle komedileri de hep sevmişimdir. Belden aşağı vurmadan da muhatabını güldürebilen, bi o kadar da vaktin nasıl geçtiğini hissetirmeyip ağzının tadını yerini getiren :)
Görsel açıdan izleyeni mest edecek rotoskop tekniği kullanılarak, gerçek oyuncularla çekildikten sonra animasyona çevrilmiş koskoca 5 yıllık emek. Güzelliğinin, gül yüzünün kötü talihini yaşayan Jagna ve derdi tasası tarlası ve toprağı olan baskıcı tarım toplumu… Folklorik teması, pastoral görüntüleri, depresif ama bir o kadar da şiir gibi havası, muhteşem soundtrack’leri de cabası. ‘Aşk gider toprak kalır ’ .
İşçisin sen işçi kal … Ah bee! Hayaller vs hayatlar :( İnsanlar arasındaki sınıflandırmayı trajikomik bir şekilde ekrana taşımış. Üzdü ama eğlenceliydi de.
Arjantin’in “Ulusal Uzlaşma Süreci ” adını verdiği askeri diktatörlük dönemini eleştirel bir üslupla anlatan inanılmaz sarsıcı bir film. Bir tarafta kendine karşı çıkan insanları ortadan kaldırmayı reva gören güya refah adı altında halkın beynini uyuşturup her şeyi normalmiş gibi göstermeyi seçen cunta yönetimi, diğer tarafta çeşitli sorgular, baskılar ve işkencelere maruz kalıp psikolojik olarak çöken antimilitarist muhalif kesim. İzlediklerimiz belki yaşananların yarısı… Bol ödüllü bu filmi izlemeden geçmeyin.
Kendilerinden olmayanı insan olarak görmeyen bir milletin başka milletlere karşı işlediği insanlık ayıbı ve çölün ortasında yaşanmış gerçek bir dram. Halen daha bu utanç devam ediyorsa cehalet değil de nedir ? İzlemesi, katlanılması zor bir film. Uzun süresi de cabası…
“ Bir kadın gelir, değiştirir seni
Alıştığın o sert, kararlı şeklini ”
Can Ozan’a sevgiler :)
Klişe de olsa pamuk gibi olduk film sayesinde …
İlginç başlayıp finale doğru sıradanlığa evrilen, Julian Moore da olmasa iyice çekilmez olacak bir film olmuş. Kurguyu biraz heba etmişler :(
Yani hanedanlığa varis sağlamak için böylesi bir dolap çevirirsen sarpasaran olaylar silsilesine sen de şaşırır kalırsın be düşes. Ve her ne kadar aşkta uzman olsan da senin de tıkanıp kaldığın an olacaktır be sevgili çöpçatan :) Romantik-komedi havasında bir saray filmi. İdare eder bence.
Mantık hatalarını evet bir kenara koydum ama Megan Fox’un film boyunca bozulmayan makyajı ve robot gibi hep aynı duran yüz ifadesini görmezden gelip bir kenara koyamadım. Sanırım ilk kadro bu şekilde değilmiş. Evangeline Lily olsa film daha mı izlenir olurdu bilemiyorum tabii. Nasıl bir finale bağlanacağını bilsek de yine de heyecan ve merakla izletebildi kendini.