post-apokaliptik bi dünyada kütüphaneye girilip yüzlerce kitap varken bilgisayar monitörü çalınan film
godzilla'ya nükleer mercimek yedirdikleri film. senaristler halen milyon tanesi çekilen bu "insanlığın dünyadaki virüs olması" fikrinden bıkmadı. kendinden rahatsız olan varsa çıksın kardeşim zaten. bir de aile dramı falan koymuşlar ama beni pek sarmadı. 2 saat 10 dakika boyunca godzilla ve akranları yuvarlanıp tepişse daha mutlu olabilirdim. bu arada bu akranları da çok az göstermişler zaten. mamut yürüdü, dağ silkelendi falan geçti gitti. lütfen az daha cgi atın üstümüze.
Aaisha bunu beğendi.
2019 itibariyle kan damlasından kendini summonlama konusunda (hem de cgi'sız bir şekilde) başarılı bulduğum filmdir. öncelikle ben korku-gerilim filmi izleyeyim de ilerde botoksa para vermeyeyim kafalarında biri değilim. bildiğin korkarım böyle şeylerden. hatta "sinemada para vererek kendimizi neden tırstırttırıyoruz abi?"cilerdenim. zaten yeni yeni korku filmlerini izlemeye başladım sayılabilir. ama çocukken afişine rastladığım bu şerefsiz pinhead'i bir türlü unutamamıştım. bu güne nasip oldu izlemek. tabii 87 senesi efektleri bugün için biraz gözleri kapayıp sahnenin bitmesini beklemek yerine oğlum napmışınız yav xd demeye sebep oluyor. kültmüş ama. bir dönemin gençlerini sarsıp savurmuş. ateizmi seçenlerin kafasını okşamış, ceplerine harçlık sıkıştırmış filan. ortamlarda şov yapmak için bir iki filmini daha izlerim muhtemelen
Aaisha bunu beğendi.
serinin ilki kadar beğendiğim bir film oldu cube zero. içerideki insanların hikayelerinin yanı sıra onları izleyenlerin ve içeridekileri izleyenleri izleyenlerin hikayelerini de görmek gayet güzeldi (konvoy tamlama). ilk filmdeki zeka engelli arkadaşın sonu için de bir fikir sahibi olduk. cube'e gönderilen insanların nasıl aşamalardan geçtikleri vs bir çok yönden aydınlatıcıydı. ya da bunların hepsini sallıyor olabilirim. benim eyyorlamam bu şekilde. he ayrıca süper asker de olsan toştoşlara darbe tek zayıflığın oluyor belli ki