The Hollow Crown (2012 - 2016)

Muhteşem bir seriydi. Uzun zaman önce izlemek istediğimde alt yazı mevcut değildi, nihayet çevrilmiş ve ben de izledim tabi ki. Shakespeare'in yazdığı ve ülkemizde II. Richard, IV. Henry part 1 - 2, V. Henry, VI Henry part 1 - 2 - 3, III. Richard adlı çevirileri var olan toplam 8 kitaplık bir seriyi 2 sezonda işliyor. III. Richard dışındaki diğer oyunlarda yer yer Türklere karşı hicivler olduğu için diye tahmin ediyorum ülkemizde sahnelenmesi çok tercih edilen oyunlar değiller. Yani ben hayatımda III. Richard dışında herhangi birinin oyununa gittiğimi hatırlamıyorum. Genel olarak ölümlü kralları konu alıyor. Shakespeare'in yazdığı VIII Henry hariç VII Henry diye bir oyun yazmadığı için birbiri ile bağlantılı olan kralları anlatıyor. Bunu yaparken tarihi savaşlara da sizi sokuyor tabi ki. Güller Savaşı, Yüz Yıl Savaşı gibi. York ve Lancaster hanelerinin tarihlerine ve aralarındaki kan davasının nedenine tanık oluyorsunuz. Aslında aynı soydan yani Plantagenet soyundan gelen iki ailenin ayrı düşmesi ve tekrar birleşerek Tudor adını alması farklı kralların hayatları ile aktarılıyor. İhanet, hastalık, lanetlenme, savaşta ölüm gibi gibi gerçeklerin kral bile olsa karşısında duramayacağını gösteriyor. Üstelik sizi İngiltere'de II. Richard, IV. Henry, V. Henry, VI. Henry, IV. Edward, III. Richard ve VII. Henry'e dair tarihi bilgiye aç bırakırken Fransa kanadında da VI. Charles, VII Charles ve XI Louis'i araştırmaya sevk ediyor. Bir oyuncu olarak oldukça etkilendiğimi belirtmek isterim. Özellikle her bölümünde siyahi bir oyuncu kullanarak dünyada var olan beyaz ırk üstünlüğünü yıkmayı hedefleyen bir yanı vardır İngiliz tiyatrosunun ve Sam Mendes da Dominic Cooke da bu geleneği sürdürüyor. Avrupa ordularında siyahilerin olmadığını bildiğimiz için Brecht'in yabancılaşma efektinde olduğu gibi, bir "kurgu" izlediğinizin farkında oluyorsunuz ve sanat eseri sizi içine çekerek yaşadığınız dünyayı size unutturmadan onu eleştirme imkanı veriyor. Oyunculuklara gelirsek çok büyük ustaların oynadığını söylemem gerekir. Künyesi oldukça kalabalık ve 2012'den beri kaybettiğimiz çoğu oyuncuyu görmek beni çok duygulandırdı ve iyi hissettirdi. Giden oyuncuların geri döndüğünü görerek ölümün ciddiyetinin karşısına aslında ne kadar değersiz olduğu durumunu çıkardı bende düşünce olarak. Ian McKellen, Paul Bettany, David Tennant, Brendan Gleeson ve dahasını da görmek isterdim ama onlara yakınlıkları ile var olan çoğu aktör aynı evreni paylaştıklarını hissettiriyor. Tüm duygulanımların arasında Ben Whishaw ve Sir John Falstaff'ı oynayan oyuncudan ayrıca etkilendim. Tarihi açıdan bazen bilgisizliğe kapılabiliyorsunuz araştırarak ilerlemek bu noktada işe yarıyor. Biraz da dönemle ilgili bilgi edinerek izlemek lazım tabi. Örneğin o dönemde Prenslikler var ve 126 tane prens dendiğinde bu prensliklerin koruyucuları anlamına geliyor yani Lord Protector.. Bazı bölümlerde oyuncular aynı tarihi karakterlerin farklı dönemlerini oynuyor. Sanırım devamlılık açısından takiplerinizi diri tutmanız en iyisi olacaktır. Son olarak da izleyeceğiniz siteye dikkat edin. Bazı esprileri anlayabilmek için farklı kaynaklar kullanın. Örneğin Yargıç Shallow ve Yargıç Silence çok iyi kurulup çatılmış iki karakter. İzlediğinizde sadece isimleri ile değerlendirebilirsiniz ama anlamları Sığ ve Suskun. Bazı çevirilerde bu şekilde geçiyor. Onu gördüğünüzde anlarsınız. Muhakkak kültürel ayrıcalıklar vardır ve onu anlayabilmek için de araştırmak şart. Ben buldum sizinle paylaşıyorum. Siz de izleyin ve bulduğunuz detayları birbirinizle paylaşın.