izlemesi çok keyifli , güzel etkiler bırakan , hayatın akışında olan karakterlerin fırtınaların ve gel gitlerini güzel anlatan bir dizi herhalde 5 sezon olsa bir solukta biterdi ama olmadı . izleyin bence
Çok kısa sürede bitirdiğim ve bittiği için de üzüldüğüm dizilerden biri oldu. İngiliz yapımlarının tarzı genel kitleyiciye hitap etme konusunda değişkenlik gösterebilir ancak absürtlükler, komedi unsurları, ince psikolojik dram öyle güzel oranlardaydı ki fazlasıyla beğenimi kazandırdı. Bir süre sonra tekrar izlemeyi bile düşünüyorum. Sevildi, inceden hem de ❤️
Tadı damaklarda kalan, aşırı tatlı, komik ve bir o kadar dramatik bir mini-dizi. Çok gerçek karakterler çok gerçek dertler, herkesin içinde bulunduğu ama tarif edemediği duygular çok güzel anlatılıyor.
Bayıldım! Özellikle ikinci sezonda çok çok güldüm. Her türlü eleştiri; aile bağları, arkadaşlık, cinsellik, din ne ararsan var. Dram ve komedi ama her şey çok dozunda.
sadece 4.bölüm son 7 dakika 5.bölüm tamamen ve 6.bölümün son 6 dakikasını beğendim. geri kalan her dakika gerçekten bir eziyetti. çok rahatsız olduğum bir dizi olmuş. 2.sezonu olduğunu bilseydim ilk bölümden bırakırdım....çok beğenen olmuş o yüzden ve öneri ile başlamıştım. umarım 2.sezonu güzeldir...
Bir çırpıda izlediğim, izlerken kızın adı söylendi de ben mi kaçırdım diye defalarca kendimi sorguladığım, aidiyetsizliğini kabullenmek istemediğim ama bir o kadar da sevdiğim bir kara mizah örneğiydi.
Uzun süredir bu kadar güzel, bu kadar ince düşünülmüş, bu kadar empati kurdurabilen dizi izlememiştim. İki sezonu bir gecede bitirdim. Ara ara açıp izleyeceğim diziler arasında yerini aldı. ?
kendisinin yazdığı ve baş rolünde oynadığı; toplumsal kuralları sorgulayan hem de ahlaki değerleri umursamayan genç bir kadının, başarısızlık gibi görünen hikayesinin anlatıldığı kara komedi dizisi. harikaydı.
dizi boyunca baş roldeki kadının adını hiç duymamak yaşadığı çevrede yer edinemediğini anımsatıyor. birinci sezonda yalnızca kadınların katıldığı güya sessiz kal-huzuru bul yoga merkezinin hemen ötesinde, erkeklerin şişme kadınlara öfkeni kus-aslında söylemek istediğini söyle içerikli merkezi metaforuna hayran kaldım. aşık olduğu hot priest'in, fleabag'ın kameraya döndüğü anlarda onu duyabilmesi veya farkında olabilmesi ayrıntısı, onu uzun süre sonra dinleyen bir insanın olduğunu gösteriyor ve neden ona bağlandığını gösteren güzel bir detaydı. son olarak şu soru; "ben mi, tanrı mı?"
Ah Fleabag mimiklerinle o kadar tatlı ve delisin ki! Diğerleri de ayrı bir deli zaten.. İnsan, bölümlerin nasıl bittiğini anlamadan diziyi bitiriveriyor. Bitmesi üzsede... Bir şans verin ve izleyin.
*Kendime kızıyorum neden bu zamana kadar erteledim. ?