Eoneu Nal Uri Jib Hyeongwaeuro Myeolmangyi Deuleowassda (2021)The One Day Destruction Entered the Front Door of My House
Puan
Yeterli oy sayısına ulaşılamadı
Senin Puanın
Oyuncular
Dil
Korece
Ülke
Güney Kore
Süre
65 dakika
Son bölüm
-Özür dilerim.
+Hangisi için? Anılarımızı silmeye karar verdiğin için mi? Yoksa yine bakışlarıma düştüğün için mi?
-Her ikisi de. Her şey için üzgünüm.
+Hayır, ben özür dilerim. Çok yakışıklı göründüğüm için. :) Bir düşününce, benim yaptığımda buydu. Bence bunca zaman her şey sana geri dönmek içindi.
-Sonucuyla kendim yüzleşmek istedim. Kurtulabileceğimi düşündüm. Ama nereye geldiğime bak. Ne yapacağız? Şimdi ne yapacağız?
+Sonunda ne yaparsak yapalım, bundan kaçamayacağımızı anladık. Yani bunu kabulleneceğiz.
-Neyi?
+Kaderimizi. Kabullenelim. Tamam mı?
-Planın bu, değil mi? Benim yerime yok olmayı planlıyorsun, değil mi? Ne söylediğimin bir önemi yok. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Ne denersek deneyelim kaderimizden kaçamayacağız, değil mi?
+Evet. Özür dilerim.
-Neden özür diliyorsun? Sen yanlış bir şey yapmadın. Hepsi benim suçum. O gün öyle aptalca bir dilek tutmasaydım...
+O zaman tanışamazdık. Ve buna sahip olamazdım. Hiç tanışmasaydık bir hiç olmaya devam edecektim. Senin için anlamlı olmak istiyorum. Bunu bir kez yaşamak benim için yeterli olacak. Yani sen yanlış bir şey yapmadın. Her zaman benim hatamdı. O yüzden yoluma devam edeyim. Tamam mı? Özür dilerim. Hepsi benim suçum.
Onun istediği her şeyi yapmak istiyorum.
Ne kadar bitirmeye çalışsam da... Ne kadar kaçmaya çalışsam da... Hep sıfır noktasına geri dönüyorum. Onu terk etmeye çalışıyorum ama yapamıyorum. Ve onu aklımdan da çıkaramıyorum. Ne yapacağım ben? Zamanım tükeniyor ama ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yapacağım? Hepsi benim suçum. Her şey benim hatam.
-Kalbim kırıldı. Önceden yakışıklı olduğumu falan söylerdin. Seninle evlendiğim için minnettar olmalısın. Herkes ilk gördüklerinde yakışıklı olduğunu düşündüğü bir erkekle evlenemiyor. Artık cevap bile vermiyorsun. Bunu gördüğünde cevap vermen gerekecek. Neden bana öyle bakıyorsun? Yakışıklılığıma mı şaşırıyorsun?
-Buraya geldiğimden beri, çok zaman geçti.
+O zamanlar saha çok büyük görünüyordu.
-Bu bizim büyüdüğümüz anlamına geliyor. Geçen gün arkadaşımın hasta olduğunu söyledim. Hatırlıyor musun?
+Evet.
-Tümörü var. Onlar yüzünden ölebilirdi. Böyle hasta olacağını hiç düşünmemiştim çünkü onu kaybedeceğimi bir kere bile düşünmedim. Bu benim ne kadar aptal olduğumu gösteriyor. Ve dün bana, hıçkıra hıçkıra ağlarken evlenmek istediğini söyledi. Bu, beni çok düşündürdü.
+Ne gibi?
-”Bugün son günüm olsaydı ne yapardım?” “Ben...” “Onun gibi aşık mı olurdum?”
+Seni ilk gördüğümde gerçekten çok tatlıydın. Koridorda gözlerimiz buluştuğunda bakışlarından bana ne anlatmak istediğini duyabiliyordum. Ne düşündüğünü görebiliyordum. Bu hoşuma gitti. Gözlerinde dürüstlük vardı. Ama biliyor musun? Şimdi de öylesin. Benimkinin aksine, senin gözlerinde hala dürüstlük var. ... Ama bunu senin önünde kabul etmedim. Çok aşağılandım çünkü senden gerçekten hoşlandım. Bu yüzden gözünde her zaman havalı görünmek istedim. Ama okumak için yurt dışına gittiğimde aramalarından ve mesajlarından kaçtım. Ama sosyal medya hesabımda iddialı fotoğraflar yayınladım. Gerçeği söylemek gerekirse, her gece uyumadan önce ağladım. Dili konuşamadım. Kimseyi tanımıyordum. Antrenmanda geri kalıyordum. Hayatım tam bir karmaşaydı. Her gün eve dönmek istiyordum. Seni her gün özledim. Ama... Sesini duyarsam ağlayacağımı ve bunu hissedeceğini düşündüm. Bu yüzden seni bir daha aramadım. Ama sonra Kore’ye geri döndüm. Seni bıraktıktan sonra eve geri dönmeye öyle utandım ki. Bu yüzden seni arayamadım.
-Neden?
+Kötü biri olmayı tercih ederim ama acınası bir adam olmayı değil. Ama beni acınası yapan da buydu. Çok çocukça davrandım. Daha iyisini yapmayı bilmiyordum. Üzgünüm.
-Bana söylemeliydin. Söylemen gerekirdi.
+Bu okul alanı bana hala büyük geliyor. Sanırım ben hiç büyümedim.
-Hyun Kung.
+Görmemi istemedin. Bugün sana çıkma teklifi ettim. Yani hala bir randevumuz daha var. Ve son randevu için bana çıkma teklifi edebilirsin. Beni gerçekten görmek istediğin zaman. Gerçekten istediğinde. Kendini zorlama. Yalvarmayacağım.
Büyük olasılıkla kıyametin gelmesini bekleyeceksin, çünkü dünyada ölümden daha beter şeyler olduğunu öğreneceksin. Buna hayat deniyor.
Ağlamamayı uzun bir süredir alışkanlık haline getirdim.
Öleceğimi söyledikten sonra bile bir şey değişmedi. Ölüm veya yıkım gibi göremeyeceğiniz şeyler sizi korkutmuyor. Ama gözle görüldüğünde korkularınız aniden gerçek oluyor.
Hayat planladığın gibi gitmez.
Kader herkes için acımasızdır.
Bir şey kazandığında, karşılığında bir şey kaybetmelisin.
Filmlerde ve dizilerde ölmek üzere olan insanlar her şeyi güzelce geride bırakırlar. Harcayacak param, başaracak hayallerim ya da ilgileneceğim bir aşkım yok. Eğer yaşayacak 10 yılım olsaydı, para, hayaller ve hatta aşk isterdim. Ama benim sadece 100 günüm kaldı. Bundan sonra yaşayacağım hayat, yıkımdan farksız olacak.
Herkes böyle mi yaşıyor? Hem yaşam hem de ölüm tarafından taciz edilerek. Sanki ne canı ne de ölülermiş gibi...
-Nasıl böyle yaşıyorsun?
+Yaşamıyorum. Sadece varım. Ben sadece bir yıkım butonuyum. Attığım her adım, ellerimin her hareketi, aldığım her nefes. Benimle ilgili her şey, yıkıma yol açar. Ben bunun için varım.
-Ya hiçbir şey yapmazsan?
+Yeryüzünde cehennem patlak verir.
Bahara sahip olmak için kışa ihtiyacın var ve aydınlığa ulaşabilmek için karanlığa. Yaşam için, ölüm var olmalı. Böyle, değil mi? O zaman sen kış, karanlık ve ölümsün.
-Daha yapışkan olmalısın diyorum.
+Sana mı?
-Ayağına kadar gelen kaderine.
Felaketler, birdenbire ortaya çıkan davetsiz misafirler gibidir.
Güzel talihler bile nazikçe kapıyı çalarak gelmez. Bazı zamanlar, ıstırap ve talih aynı yüzle çıkagelir.
Birine acımak, kalpten gelir.
Ji Na ancak o zaman söyledi. Artık 18 veya 20 yaşında olmadığını ve sonunda ait olduğu yerde olduğunu hissettiği zaman. Ve bununla ne zaman yüzleşirse yüzleşsin, sonunda sonuç değişmeyecekti.
“Sonuç değişmeyecekti.” Bu, kaderi açıklamanın başka bir yolu. Ve ben de değişmeyecek kaderime doğru ilerliyordum.
Benim hayatım sayısız kez mahvoldu. Bu yüzden yok olmayı herkesten daha iyi biliyorum. Ağlarsın ve onunla savaşmaya çalışırsın. Ama sonunda, sadece kabullenirsin. 14.bölüm 33.dakika
Günler bu şekilde devam edecek. Sen gittikten sonra bahar gelecek. Sen ortadan kaybolduktan sonra sabah gelecek. Ve senin hayatın bittikten sonra, benim hayatım başlayacak. Yani her yıl, bahar geldiğinde ve her sabah olduğunda hayatım boyunca seni düşüneceğim. Buna dayanabilecek miyim? Bu hayat dünyanın sonundan farklı mı olacak?
Her şey bir rüya mıydı? Bunların hepsi gerçekten yaşandı mı? Sen gerçekten hayatımda mıydın?