Yaşar Usta Karakterinden Uyduruk Beklentiler
(Yazar: esarialtin)
Yaşar Usta kimdir? Dürüst, güvenilir ve çalışkan. Son dönemde sığ bir bakış açısı ile düzenin truva atı ilan edilmiş olması, sinemamızın bu ikonik karakterlerinden birini tekrar tartışma konusu haline getirdi. Yaşar Usta ve sinemayı anlamaktan uzak bu sığ okumanın ben de üstünden geçmek istedim. Karakter aslında düzenin ta kendisidir. Çünkü sırtına aldığı konum gereği “Aile” kavramı ile iç içe pişmektedir. Aile kurumu kapitalizm tarafından emek sömürüsü ve ucuz yeniden üretim süreçlerinde bir gizli piyondur. Tarihinin başında “Aile” tanımı kapitalist düzendeki aile yapısına benzer değildir. Bölüşüm ve üretim süreçlerinde ortaklık, birbirlerine hayatı kolaylaştırma, doğurganlık gibi çok daha antropolojik özelliklere sahip Aile tiplerini bulmak mümkündür. Anaerkillik, babasoyluluk ve anasoyluluk gibi farklı yapılar içinde insan bölüşüm ve hayatta kalmanın yollarını, aile içinde ve aile benzeri yapılar içinde bulmuştur. Fakat “aile” antropolojik olarak baktığımızda bir zorunluluk değildir. İnsan bebeğinin doğa ile etkileşim süreci oldukça geç tamamlanmaktadır. Bijolojik bu gerçeklik “Annelik” ve dolaylı olarak babalık gibi kurumların inşasını sağlamıştır. Kadın bedenine sahip çıkmanın bir diğer adı olan babalık figürü de çok eşli toplumlar düşünüldüğü zaman sonradan inşa edilmiş olarak görülmektedir. Kapitalist figür olarak “baba” eşinin bedeni üzerinde mülk sahibi ve ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda olan bir figürdür. Beden hakimiyeti ve tek eşlilik gibi yapıların ise cinsel sağlık açısından önemli olması teşvik sürecini hızlandırmıştır. Kapitalizmin cinsel sağlık sorunlarına zaman harcamak yerine aileyi ve düzenli partner tercihini meşrulaştırır.
Yaşar Usta düzenin ta kendisidir. Karısını ev içi işlere sıkıştırmış, doğum kontrolüne dikkat etmemiş, düşük bütçesine rağmen hiçbir zaman isyan etmeyi düşünmemiştir. Hayatında sahip olduğu tek başarı, kapitalist bir üretim düzeneği içinde “Usta” sıfatına ulaşmış olmasıdır. Aslında buraya kadar olan kısmı bile değerlendirdiğimiz zaman, filmdeki karakterlerin herhangi bir devrimci yanı olamayacağını görebiliyoruz. Yaşar Usta’yı devrimci bir figür olarak öne çıkarmaya çalışanlar tarafından yapılan bu büyük hata, yanlış olmasa da gereksiz bir okumaya mağruz kalmış olması, olarak görülmektedir. Yaşar Usta’nın hayata karşı beklentileri dürüstlük, eşitlik ve hayatta kalmaktan ibarettir. Bu çaba içinde asla Maslow’un kendini gerçekleştirmek dediği ve bir devrimcinin mutlaka sahip olması gereken bilince ulaşmamıştır. Aynı zamanda dönemin popüler Türk sineması içinde bu tarz bir devrimci ahlaktan bahsetmek de mümkün değildir. Türk sineması, yeni orta sınıfa ve yeni kentlilere ulaşmaya çalışırken, onların mantıksız ahlaki istekleri üzerine yürümüş ve bundan para yemiştir. Filmin çekiliş amacı da devrimci sinema örneği vermek değil ünlü oyuncuları bir araya toplayarak, mümkün olduğu kadar popüler bir işe imza atmaktır. Yani tartışılan şey bir Ken Loach ya da Eisenstein filmi değildir. Bu anlamda popülist sinema her zaman düzenin truva atıdır. Çünkü sömürü ilişkisi kurduğu izleyici kitlesinin bağnaz ahlak yapısı ve yüzeyselliğini renklendirmeyi amaç edinir.
Yaşar Usta tek başına düzenin truva atı değildir. Sinema truva atıdır. Filmin her santimetre karesi buram buram sistem kokarken, bir parçasını yanlış bir okuma ile alıp bir şey keşfetmiş gibi davranmak Houdunicilikten farklı bir şey değildir. Halkın içinde işlenmiş olan sınıf farkları Türk sinemasının binlerce eserinde rahatlıkla gözlemlenebilir. Burada asıl hata, bu filmlerdeki birkaç repliği devrimci sanmaktan ve sonra olmadığını anlamaktan geçmektedir. Bir elmadan, armut olmasını beklemeyin.