Seyircinin Terk Ettiği Türk Filmleri; Gölgesizler
(Yazar: Ege Sarıaltın)

Gölgesizler, post modern kurgusu ile Türk edebiyat tarihinin en farklı ve önemli eserlerinden biri olma özelliğini hala taşıyor. Kitaba kimi yerlerde sağdık kalmış, kimi yerlerinde ise sinematik bir dil ile yeniden üretmiş olan 2009 yapımı Gölgesizler sinemada Türkiye seyircilerinin terk ettiği başarılı işlerden biri. Sadece 19bin kişiye ulaşabilen yapım 160bin liralık hâsılat ile gişe başarısı açısından sınıfta kalmış, ama kalplerde yer edinmeyi başarmış bir yapım.

Müziklerini Candan Erçetin’in ürettiği ve seslendirdiği eserde, yönetmen koltuğunda Nar ve Ses gibi işlerden tanıtığımız Ümit Ünal oturuyor. Taner Birsel, Selçuk Yöntem, Altan Erkekli, Ahmet Mümtaz Taylan, Ertan Saban, gibi birçok ünlü oyuncunun yer aldığı yapım Turizm Bakalığından 250 bin TL yatırım alınarak ve Candan Erçetin, Hakan Karahan işbirliğinde ortaya çıkmış. Zaman ve mekanın değerini kaybettiği insani hikayeleri farklı dillerle bizlere anlatan romanın uyarlaması, birçok sinema sever tarafından eleştirilmişti. Gerek romanın içindeki anlatım dilinin tam olarak yansıtılmamış ya da yansıtılamamış olması, gerekse de bazı karakterlerin romandaki derinliğe sahip olmadığı yönündeki eleştiriler, hala bir çok sinema ve edebiyat tutkununun film hakkında ilk söylediği cümleler durumunda.

Fakat bir uyarlamadan ziyade, yeniden üretim olarak tanımlayabileceğimiz Gölgesizler’in gerek vurucu teması, gerek oyunculukları gerekse de atmosferi açısından hak ettiği değeri neden almadığının cevabı bu yorumlarda maalesef gizli değil. Bu tarz sinematik tartışmaların çok ötesinde, “Türkiye’de vizyon filmleri takipçileri sinema eserlerinden ne bekliyor?” sorusunu sormak çok daha anlamlı olacaktır. Özellikle son günlerde Recep İvedik isimli ucubenin izlenme oranlarını gördüğümüz zaman, Türkiye’de sanat ve sanat eserlerinin değeri ile ilgili ciddi bir toplumsal sıkıntı yaşadığımızı örneklendirebilmemiz mümkün. Teorik anlamda başarılı, sanat kokan işlerin tüm dünyada çok daha fazla pazarlanabilir olduğu da ortada. En son 2017 oscar ödüllerinde her ne kadar sansasyonel bir ödül almış olsa da “Seperation” gibi bir yapım ile bizleri buluşturmuş İranlı yönetmen Fahradi, bunlara en güzel örneklerden bir tanesi. Sadece; 25 milyon dolar gişe hâsılatı, yapan bu tarz sanatsal işleri üretmek yerine, yerli ve kalitesiz yapımlara destek veren, korkunç bir sinema endüstrisine sahibiz. Kültürel nesnelerin sadece ticari değeri olduğu zaman izlendiği, tüketildiği sosyolojilerin ciddi toplumsal çıkmazlar yaşadığını ve samimiyetsiz olduklarını söylemek de çok yanıltıcı olmayacaktır. İzleyici olmayı başaramadığımız gibi, pazarlamayı da başaramıyor ve sinemaseverleri bayağı, yüzeysel işlere teslim ediyoruz.

Gölgesizler, kurgusu içinde kaybolacağınız, destansı bir hikâyeden ibaret. Fransa’da hala “Endülüs köpeği” filmini yayınlayan sinemalar varken, çöpten filmlere milyonlarca dolar akıtıyoruz. İşin acıklı kısmı ise, Gölgesizler gibi filmleri bu tarz işlerin gölgesinde kalmış olması. Kendinize bir iyilik yapın, bu filmin DVD’sini satın alın. Çocuklarınıza izletir, bir zamanlar ülkemizde bu tarz filmler de çekilmişti diye anlatacak bir hikayeniz olacaktır

Bir Gölgesizler repliği ile bu taşlamayı sonlandırmak istiyorum. "Her halde kendi varlığına karışıp yok olmak en akıllıca yöntemdi"...

Comments

Neclaa profile photo
Neclaa
Birçok açıdan hislerime tercüman olan bir yazı olmuş. Türk sinemasında değer gören filmlerin türü ve içeriği artık bir şeyler değişmeli diye düşündürüyor insanı. https://onedio.com/haber/box-office-turkiye-ulkemiz-sinemalarinda-tum-zamanlarin-en-cok-seyirci-ceken-25-filmi-758723 bu içerik bunu kanıtlar nitelikte. Yazınız için de tebrik ederim. Çok açıklayıcı ve güzel bir yazı.
error_outline