1988 tarihli film İkinci Dünya Savaşı döneminin Fransa’sında geçiyor. Isabelle Huppert’ın enfes oyunculuğuyla ‘’Devlet-Aile ve Ahlak’’ kavramlarının ne denli girift olduğunu izliyoruz. Ardından, bu iç içeliğin görebilen her göze; neredeyse her coğrafyada kendini teşhir ettiği görüngünün tahakküm üretme biçimlerinin, siyaseten ‘’egemen’’ olmamakla beraber bilhassa zayıf bırakılan; yalnızca görev dağılımı içerisinde ''yapması gerekeni'' eylemekle mükellef kılınan bireyin -özellikle bu birey bir kadınsa!- üzerine bir giyotin acımasızlığıyla indiğini görmekteyiz: Kürtaj yapan, hafif meşrep kadınlara oda kiralayan Marie (Huppert) ve devletin ahlak anlayışı karşı karşıyadır, mahkeme celpleri erkeklerce okunur, avukat; erkektir, yargıç, eş, cellat... hepsi erkektir, bu filmde kadın ‘’ucuz sokaklarda’’ Alman askerlere kendini pazarlamakta ve kürtaj yapmaktadır. Marie, hapishanede komünist kadınlarla da tanışır, idam cezası belirlendiğinde Marie’yi son yolculuğuna uğramak üzere bir komünyon madalyonu hediye edecektir hatta bu ahbaplardan birisi Marie’ye. Marie, cezasını öğrenmeden önceki gece şunları söylemektedir arkadaşına: ‘’Zenginsen kötü bir şey yapmaman kolaydır...Üstelik hepsi erkek, erkekler bunu nasıl anlasın?’’ Güzel bir film Une affaire des femmes, sevdim.
Güzel bir film Une affaire des femmes, sevdim.