bilale anlatır gibi alatılan hollywood filmlerine alışık bünyemiz, film denilen şeyin sürekli akan sahnelerden oluşması gerekliliğine inancımızla birleşince nuri bilge ceylanın filmlerini yadırgamamız normalleşiyor. ancak bir film eleştirisinin 'sıkıcı, baydım, izlerken içim geçmiş' gibi kavramların ötesinde olmasını isteyenlerdenim. üç maymun yönetmenin en sevdiğim filmi değil hatta hatice aslanın oyunculuğunun çok iyi olmasına rağmen, fiziği, duruşu ile oynadığı karakteri soyutlama konusunda yanlış oyuncu seçimi olduğunu düşünmekteyim. ancak filmde bir tek fazladan replik olmadan anlatılmak istenilenin tamamı seyirciye aktarılmıştır. ve kişisel görüşüm türkiye'de bunun çok az rastlanan bir beceri olduğu yönünde:) ayrıca kadının telefon müziği filmin durağanlığında yarattığı rahatsız ediciliği açısından çok iyi bir detaydır. izlenesi
Açıkcası filmde hiçbir şey bulamadım. Kötü, saçma ve ya rezil değil o yüzden karalisteye eklemedim ama ilk dakikasından son saniyesine kadar sıkılarak, bitsinde kurtulayım diyerek izlediğim bir film oldu.
nuri bilge ceylan filmini anlatmak, herhangi bir filmi anlatmaktan çok başka. aynı klişeler kullanılarak, beğeni ya da kötü eleştiri getirilebilir. ama sıradan bir filmdeki belli değişkenlerle nuri bilge ceylan filmini ele almak yanılgıya düşürür insanı.
sinemanın sadece görselden ibaret olmadığını, senaryonun ve oyunculuğun da çok önemli olduğunu düşünen bir izleyici olarak, önceki nuri bilge ceylan filmlerini eksik sevmiştim. yine de, yaptığı işi çok iyi yaptığından, önemli de olsa bazı eksikler, beni filmden soğutamamıştı.
üç maymun, bir filmin sahip olabileceği her şeye fazlasıyla sahip bir film. bizim için çok bildik ve sıradan bir senaryosu var. iki kişi bir masaya otursak ve senaryo yazmak istesek önce böyle bir senaryoyla eğleniriz. o kadar akla gelebilir, o kadar basit. sanırım yönetmenin dokunuşu burada başlıyor. zaten bir fotoğrafçı gözüyle görsel doyumu ziyadesiyle alıyoruz. ve çok iyi bir oyunculuk var. karelerle ilgili söylenecek hiçbir şey yok.
oturup günlerce üstüne konuşup, sayfalarca yazı yazılabilecek bir film var karşımızda. o basit senaryo üstünden bile neler çıkarıyor insan. bunlar ayrı konu, benim derdim başka. biliyorum nuri bilge ceylan pek röportaj vermeyi sevmiyor, pek konuşmuyor. merak ettiğim birkaç sorunun yanıtını bazı sinema dergilerinden aldım. ama bu filmde kullanılan çekim tekniği nedir, nasıl yapılmıştır, niye başkaları yapmaz gibi sorularım var. sanki film çekildikten sonra, bazı sanatçılar tek tek baskı alıp karelerin üstüne kâh kare kalem, kâh sulu boya, kâh yağlı boya çalışmış gibi. ayrıca, ne zaman çekiyor bu filmleri? bir kere bile duymuyoruz çekim aşamasını, neler yapıldığını, oyuncu seçimini… bir gün bir kar fırtınası olsun, tesadüf bu ya, nuri bilge ceylan da tam bizim evin önünde mahsur kalsın, bizden başka gidecek yeri olmasın, kar yolları kapasın. ben o’na çay yapayım, o benim bütün sorularıma tek tek yanıt versin istiyorum.
her anlamda doyurucu bir film… kimi anlamadım diyor, kimi tarzından ödün vermiş diyor, kimi sinema bu değil diyor o’nun filmleri için. diğer filmlerinde hepsine bir parça katılırım belki ama bu film kesinlikle her anından haz alınacak bir film. görüntüyse görüntü, oyunculuksa oyunculuk, sesse ses var. ve çok daha fazlası…
izlenesi
sinemanın sadece görselden ibaret olmadığını, senaryonun ve oyunculuğun da çok önemli olduğunu düşünen bir izleyici olarak, önceki nuri bilge ceylan filmlerini eksik sevmiştim.
yine de, yaptığı işi çok iyi yaptığından, önemli de olsa bazı eksikler, beni filmden soğutamamıştı.
üç maymun, bir filmin sahip olabileceği her şeye fazlasıyla sahip bir film. bizim için çok bildik ve sıradan bir senaryosu var. iki kişi bir masaya otursak ve senaryo yazmak istesek önce böyle bir senaryoyla eğleniriz. o kadar akla gelebilir, o kadar basit.
sanırım yönetmenin dokunuşu burada başlıyor. zaten bir fotoğrafçı gözüyle görsel doyumu ziyadesiyle alıyoruz. ve çok iyi bir oyunculuk var. karelerle ilgili söylenecek hiçbir şey yok.
oturup günlerce üstüne konuşup, sayfalarca yazı yazılabilecek bir film var karşımızda. o basit senaryo üstünden bile neler çıkarıyor insan. bunlar ayrı konu, benim derdim başka. biliyorum nuri bilge ceylan pek röportaj vermeyi sevmiyor, pek konuşmuyor. merak ettiğim birkaç sorunun yanıtını bazı sinema dergilerinden aldım. ama bu filmde kullanılan çekim tekniği nedir, nasıl yapılmıştır, niye başkaları yapmaz gibi sorularım var. sanki film çekildikten sonra, bazı sanatçılar tek tek baskı alıp karelerin üstüne kâh kare kalem, kâh sulu boya, kâh yağlı boya çalışmış gibi.
ayrıca, ne zaman çekiyor bu filmleri? bir kere bile duymuyoruz çekim aşamasını, neler yapıldığını, oyuncu seçimini… bir gün bir kar fırtınası olsun, tesadüf bu ya, nuri bilge ceylan da tam bizim evin önünde mahsur kalsın, bizden başka gidecek yeri olmasın, kar yolları kapasın. ben o’na çay yapayım, o benim bütün sorularıma tek tek yanıt versin istiyorum.
her anlamda doyurucu bir film… kimi anlamadım diyor, kimi tarzından ödün vermiş diyor, kimi sinema bu değil diyor o’nun filmleri için. diğer filmlerinde hepsine bir parça katılırım belki ama bu film kesinlikle her anından haz alınacak bir film. görüntüyse görüntü, oyunculuksa oyunculuk, sesse ses var. ve çok daha fazlası…