Yemek sahnesi nasıl rahatsızlık veriyorsa, insanların toplum sınıf eşitsizlik çıkar ego sosyal medya embesilliği vb.. duyguları ve bu küçük çıkarları için anlık kurtulma çabaları göz önüne serilirken de aynı rahatsızlığı hissetmemizi sağlıyor. Bazen susma sustukça sıra sana gelecek diyor bazen de iç dünyanda gerekli yargılamayı empati kurarak yaparsan baskılardan kurtulup zincirlerini kaybedip ışığı görebilirsin diyor... Benim puanım 10/7...
Çok sanat çok İsveç medeniyeti filmi yapmak isterken baymış filmdir. Tamam, verilmek istenen mesajlar var ama fazla uzun film. Birkaç farklı senaryo farklı bakış açılarıyla filmde harmanlanmış. Orman sahnesinde ben bile gerildim. Çoook sanat filmi sevenlerin izlemesi gerekir, bir serginin vücut bulmuş hali.
"Peki, kişilerin iç yüzünü tanıdığımızda, kibir, bencillik, güvensizlik, hoşgörüsüzlük, ego ortaya çıktığında bu imaj ne kadar lekelenir? İçinde barındırdığı herkesin eşit statüde olmasını temsil eden ‘Kare’ adlı yeni bir sanat eserinin kampanyasını yapmaya çalışan Christian öncülüğündeki empatiden yoksun bu ekibin ‘eşitliği’ anlatabilmesi mümkün müdür?" Film eleştirmenleri olmasa halim niceydi bilmiyorum .
Açıkçası 2.30 saati nasıl geçirdiğimi anlamadım.Bu sürükleyiciliğinden kaynaklanmıyor ama çok garip bir şekilde içine çeken bir sıkıcılığı vardı.Sanki kendi hayatımın bir bölümünü yaşıyormuşum gibi.Olaylar yalın,süslenip fazla dramatize edilmeden anlatıldığı için olabilir.Özgürlüğün sınırı,sosyal adaletsizlik ve eşitsizlikler...abartılmadan dozunda.Ama bi yandan nereye gidiyor konu dedirttiği için ilginç bir deneyimi olan bir filmdi bana göre.Ha ikinci kez izler miyim?zannetmiyorum,süre söylenen şeylere göre çok uzun.G oril adam ile gerçek gorilin bir anlamı olmalı ama çözemedim.Belki bu yüzden tekrar izlerim:)
Bu filmi nasıl anlatacağımı inanın bilmiyorum. Toplumsal problemlere sanat çerçevesinden eleştiri desem sanırım bir miktar ifade etmiş olurum. Günümüz toplumunda görülen, umursamazlık, riyakarlık, gizliden gizliye içerisine hapsolduğumuz kast sistemi, ön yargılar, ego ve insanın doğal, vahşi içgüdüleri... Her birinden ayrı ayrı film çıkacak bu konuları toplayıp sadece bir filmle, sanatsal ve sembolik bir şekilde anlatmaya çalışmışlar. Oyunculukları da genel olarak başarılı buldum. Ancak biri var ki bence diğerlerinden açık ara öndeydi. Terry Notary adamım o nasıl bir oyunculuktur. İzlerken hayran kaldım resmen. Bu performansın devamını da izlemek isterdim açıkçası. Son olarak müzikleri de beğendiğimi söylemeliyim. Özetleeeee süresi fazlasıyla uzun olmakla beraber tonla mesajı olan bir film. Öyle çok beğendiğimi söyleyemem. Hiç beğenmedim de diyemem. Öyle arada bir yerde kaldım doğrusu. Herkese hitap eden bir film de değil kesinlikle. İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler diyelim :))
Bu yapımla ilgili karmaşık duygular içerisindeyim. Ne sevebildim ne de sevemedim.Tuhaf bir ikilem yarattı bende. Belki izleyen birçok kişide de böyle olacaktır. Filmin hikayesinin altında ince ince işlenmiş, toplumun en büyük çarpıklıklarından biri olan ''Bunca insan zenginken nasıl oluyor da bunca insan aç'' dedirten bir metin var. Gerçekten verilmek istenen mesaj çok güçlü ve anlamlı. Özellikle bunu sanat üzerinden sanatla anlatmakta takdir edilesi. Ancak o kadar uzun bir süreyle bunu izleyiciye vermeye çalışmış ki bu da filmden kopup sıkılmanıza neden oluyor. Üstelik ana hikayesi de izleyiciyi çeken cinsten değil. Herkesin kaldırabileceği bir yapım olduğunu düşünmüyorum. 6/10
İyi eğitimli ve toplumun üst katmanlarında yer alan herkes kendisinin iyi ve alttakilere nazaran daha üstün insani değerlere sahip olduğunu düşünür. Çeşitli etkinlik ve tolantılarda toplum ve modern yaşam kültürü üzerine felsefi, sanatsal vs. yorum/eleştri yapar. Filmin tüm bunlar üzerine kurulu yapısı ve sıradışı anlatımı oldukça başarılı. Şahsen en sevdiğim kısım ise tüm bunların ötesinde yukarıda değindiğim gruptan bir adamın başına gelen ufak bir problemle baş edemeyip konuyu birtakım problemler silsilesine dönüştürme beceriksizliği sonucunda kendisinin o kadar da iyi olmadığı gerçeğiyle yüzleşmesi oldu. Bunu da sıradışı öğelerin yanısıra Kuzey ülkelerinin gerçekçi ve samimi anlatımı ile yapmış olması filmi güzel kılan başlıca unsur. Yorumu kısa tutmak lazım ama bu film üzerine konuşulabilecek daha çok detay ve üzerine düşünecek pek çok konu var aslında.
Filmde sanat kullanilarak modern hayat elestirisi etkileyici olmus. Yardım etmekten cekinen, duyarsız, önyargılı toplum oluşumuz yansıtılmış.Düşündürücü.
Açıkçası film beklentimi tam olarak karşılamadı ama mesajları,düşündürdükleriyle ve işleniş tarzıyla ilginç bir yapım ama yeterli gelmedi bana. Dikkate değer hoş bir film ancak pek de sevdiğimi söyleyemem. Ayrıca uzun süresi de gözünüzü korkutmasın film oldukça sürükleyici.
Filme tek kelimeyle ba-yıl-dım! Umarım spoiler vermem ama neresinden başlasam bilmiyorum. Her yanı tartışalısı ve topluma dair bizlerin bile sözle eleştirdiği, icrate gelince tüydüğümüz konularda ya da olaylarda ne yaptığımızı senarist ince ince işlemiş ve "Sen misin böyle yapan?" der gibi atmak istediği o tokadı hissetim ve kızardım. Doğrusunu söylemek gerekirse filmde işlenilen birçok konu üzerinden güven, güvensizlik, önyargı, ego, gösteriş, yardım v.s hangi konu olursa olsun yalan söylemeyelim şimdi ve itiraf edelim buna ben de dahil filmdeki insanlardan farkımız yok. Ayrıca afişteki abimiz Terry Notary'in o performansı neydi öyle? Müthişti. Müziklerde ayrı bir güzeldi. Çoğunluğu acapella idi sanırım. Film eğer listenizdeyse mutlaka öne çekin ve izleyin.
Benim puanım 10/7...
oril adam ile gerçek gorilin bir anlamı olmalı ama çözemedim.Belki bu yüzden tekrar izlerim:)