The Secret of Santa Vittoria (1969)
Rating
Not enough ratings to show
Your Rating
Director(s)
Language
English
Country
USA
Runtime
139 minutes
kaptankaptanim
error_outline
Bir makyavel ancak bu kadar iyi anlatılabilir. Niccolo Machiavelli'nin Prens'ini dönemin insanı üzerinden yorumlayan bir efsaneymiş kendileri. Tanışma şerefine yeni eriştim. Keşke daha önce hayatıma teşrif etmiş olsaydı. Aynı zamanda bir bilinçlenme hikayesi. Benzerleri ile birlikte temsil edildiğinde kim makyavel, kim oportunist, kim pragmatist, kim liberal çok daha iyi anlaşılıyor. Filmde hepsinden biraz biraz görmek mümkün. Ayrıca insanlığı faşist olmakla ölçmeyip ikisini farklı terazilerde değerlendirmesiyle de adil bir tarafı olduğunu gösteriyor. Mussolini'nin iktidarı sırasında köylü, 60'ların Türkiyesinde de olduğu gibi sermayeden yana durmayı seçiyor ta ki iktidar devrilene kadar. Filmin başında Belediye Başkanı Vittorini teslim olarak kendini kasabanın sermayedarlarından ayırıyor. Onlar tutuklanırken kendisi serbest kalıyor bu oldukça oportunist bir yaklaşımdır. Bombolini'nin çevresindekileri pragmatist ve sürekli fikir değiştiren yanıyla eski Bombolini'yi aşırı liberal olarak görürüz. Bombolini'nin nazilere karşı tutumu, Machiavelli'nin Borgialara karşı tutumuyla aynıdır. Prens'te olduğu gibi rütbe, statü, ünvan gibi kavramlar onun kim olduğunu belirleyen şeylerdir. Tufa'da bu fazlasıyla görülür. Adamları öldükten sonra yöneteceği kimse kalmayan bir asker askerliğini yitirir teziyle bunu savunabilirim. Peki ya bütün bu dikkat çektiğim şeyler insanların çok hayalperest olduğunu mu gösterir? Tabi ki hayır. Filmde Bombolini'ye doğrudan söylenen söz -sen çok gerçekçi bir adamsın. Evet makyavel olan bir kişi üzerinden duyulması en mümkün sözdür. Makyavel olan idealine hizmet eden yoldaki tüm engelleri ortadan kaldırabilmek için yalan da söyler. Yani " amaca giden yolda her şey mübahtır." Almanyadaki rahipler yalan söylemez ama İtalyadakiler söylerden kasıt da budur. Tabi ki filmde en can alıcı nokta tüm planın kasaba halkından çıkmış olmasıdır ve bizi etkileyen şey de budur. Halktan birilerinin hikayesi. Öyle bir örgütlenir ki halk karşısında ne bir imparatorluk ne de diktatörlük kalır. Öyle güçlüdür ki halk gülerek ayakta kalır. Nazilere gelirsek SS subayları dışındaki askerlerin güneşten yandıklarını söylemek gerek kimisi için bu bir atmosferik detay olabilir ama ben kendi bakış açımdan kültüre adapte olamayan, ayak uyduramayacak olan, aynı insani değerleri asla taşıyamayacak olan kişiler görüyorum. Köylü ile aynı çizgide olamayan. Onlar kendi aralarında namus meselesini bile -ki katolik inancında çok önemlidir -tiye alabilen ve köylü kurnazlığını kullanarak toplumsal normları aşabilen kişilerdir. Büyük şehirler bu örgütlü sistemlerin sonu olmuştur. Yine büyük bir şehrin gelip de küçük bir kasabadan onların ekonomilerini tehdit eden bir talepte bulunur. Sonuç açık. Bu devletler, yüzüne gülen ve her söyleneni onaylayan; orantısız şiddet görmelerine rağmen memnun kalan kişiler görmeye o kadar alışmışlardır ki bir kadının ırzına geçerken bile yüzündeki memnuniyetsizlik ve isteksizlik artık onları tatmin etmeyecektir. "Ama bu onlara karımıza tecavüz edebilirsiniz demek gibi bir şey" Final sahnesinden önceki sahnede de çok önceden söylenen bu cümleyi görüyoruz. Çok fazla savaş filmi izledim ama savaşın bu yanına odaklanan bir film benim için değişiklik oldu. Gerçek savaşlar cephede verilen savaşlar değil, insanın en temel ihtiyacı özgürlük ve onu elde edebilmek için insan önce ekonomisini sürdürebilmeli. Bunun için verilen mücadele gerçek savaştır. Savaş bir milleti özgür kılar insanın kendini değil. İnsan savaşın neresinde duracağına kendi karar verebilmelidir. Köylü milletin efendisi inkar eden nazidir.
KARAGEYIK
error_outline
Sanki ben de o kasabanın sakinlerinden biri oldum izlerken...:)
Dileks
error_outline
Kaç kez izledim bilmiyorum, yine izlerim..
starch
error_outline
http://www.youtube.com/watch?v=qOs6RdO4H6A