The Rainmaker (1997)

The Rainmaker (1997)

Rating 6.9 / 10
Your Rating
Tags Sad, Deep
Director(s)
Language
English
Country
USA
Runtime
135 minutes
20
0
71
39
Synopsis Trailer Who liked it?
arifcicek profile photo
arifcicek
yani böyle bir filmi nasıl kaçırmışım diye üzüldüm. tam bir hukuk vs sigorta şirketleri filmi olmuş. matt damon'ın toyluğunu ve o mahkeme sürecini derinden yaşıyorsunuz. Çok başarılı buldum ve keyif aldım.
error_outline
.SimS. profile photo
.SimS.
Her açıdan kaliteli ve güzel bir yapım, konu olarak sizi içine alıyor ve kendinizi o mahkeme salonunda hissediyorsunuz gerçekten iyiydi
error_outline
kaptankaptanim profile photo
kaptankaptanim
Çok kıymetli ve arada derede kalmış bir mahkeme filmi. Şimdiye kadar izlediğim tüm mahkeme filmlerinde hep düşünmüşümdür; izlediklerimiz gerçeğin ne kadar yansıması? Dahice tasarlanmış kurgular, etkileyici aforizmalar ve güm adalet! Ama bu kadar basit mi sorusunun cevabını bu film verdi. Bugüne dek izlediğim hiçbir avukatın insanların özel hayatları ile bu kadar yakından ilgili olduğunu görmedim. Sanırım ne kadar mücadele verirsek verelim adalet sistemi sonunda sizi de baştan çıkarmaya ve vicdanen azap duymanızı sağlıyor. Buna direnecek kişinin güçlü dayanakları ve en az bir şeyin gerçekleşeceğine dair inancı olmalı. Baylor bunu anlatmak için en uygun yol. Daha hukuk bölümünden yeni mezun olmuş Baro sınavını geçmiş idealist biri iken hayattaki ve bundan dolayı devletteki adalet işleyişi onu da yoldan çıkarmak için zorluyor. Sözü edilen çizgileri ele alacak olursak. Kişi kendine duyduğu saygıyı yitirmemeli, kişi başkalarına duyduğu saygıyı yitirmemeli. İlkini hayat ikincisini zaman yapıyor. Temelinde hayat kurtarmanın yattığı bir düşünce, kahramanlık ya da siz ne diyorsanız; bu figür karşısına çıkan koşullardan dolayı bir hayatı incitiyorsa ya da daha da güç olanı bir şeylere duyduğu öfkeden dolayı başkalarını suçlayarak fiziksel zarar verebiliyorsa ve bunun için tabi ki çok haklı bir gerekçesi varsa kendini de savunabiliyorsa ideolojisine duyduğu saygıyı da yitirir insan zaten. Öyleyse yaşadığımız koşullar çok da adil olamaz değil mi. Er ya da geç sistem çarklarının arasına bizi de alacak ve sonra parça pinçik edip fırlatıp bir köşeye atacak. En kötüsü de görünen hiçbir zaman bu olmayacak. İnsan hayatının işleyici ve kurulu düzenin toplumsal normları insanı yavaş yavaş püre haline getirecek. Suçladığımız sistem zamanın kendisi olacak. Ezilmiş insanları görenler sisteme kafa tutacak ama karşısında yapacak bir şeyleri olmayacak. Diğer mahkeme filmlerinde hep hayatı yaşamış, zamanı geçirmiş avukatlar izledik ve bundan dolayı nasıl davranmaları gerektiğini bilen kişiler ortaya çıktı. Dikkat ederseniz kazanmak, kaybetmek çatışması üzerinden işleniyor bu tür davalar ve bu apaçık bir oyun. Çiğnenmemesi gereken kuralları, fasulye yerine konulabilecek istisnaları, kural çiğnendiğinde çekilecek bedelleri ve iki ayrı takım. Ne yani sınıfsal birliktelik gösteren jüri üyeleri ile bunun üstü kapanabilir mi? Önemli olan insanlığı kazanmak olmalı iken ne yazık ki bunu bir yarışa dönüştüren kitle yatıştırıcı bir güç var. Eğlence. Devletlerin yönlendirmeyi çok iyi yapmayı bildiği. Bu nedenle başka birinin yönlendirme yapması yasak oyunu siz kurarsanız kazanırsınız. Ceza mahkemelerine de bu yaptırılıyor hali ile o zaman idealist avukatlar bile çamura batmış köpek balıkları oluyorlar işte. Danny DeVito'nun kullanılması bile buradaki eğlencenin kitle yatıştırıcı bir güç olması da tezimi kanıtlıyor. Shakespeare'in trajedilerinde araya koyduğu ufak ve komik roller vardır. Kapıcı, Soytarı, Mezarcı bunların başlıcaları, aynı sistem 500 yıldır devam ediyor. Edgar Allan Poe'nun Kuyu ve Sarkaç metninde şöyle bir bölüm vardır. "Herkes bilsin ki devletin birinci görevi, vatandaşlarını kötü niyetli eylemlerin ya da çürümeye yol açan ideolojinin saldırısından korumaktır. Ancak ve ancak sarsılmaz adaletin boyun eğmeyen emsaliyle düşmanlar demoralize olacak, haklılığımız tesis edilecektir. O halde şahit olunsun ve kayıtlara geçsin; Pişmanlık belirtme ve kefaret seçeneklerini reddetmiş olan mahkumun hayatına, kararlaştırılan zaman ve yerde, kanunlara uygun şekilde son verilmelidir." Kendin pişir kendin ye der gibi. Kendin tasarla kendin yok et. Böyle bir durumda da beklediğimiz ve hiçbir zaman gerçekleşmesi mümkün olmayacak olan godot, tanrı, mucize ya da her ne haltsa işte o adalet gibi görünen bir kabile şamanıdır. Ondan tek beklenen yağmuru başlatmasıdır.
error_outline
bukowski profile photo
bukowski
135 dakikayı nasıl geçirdiğinizi anlamıcağınız standartı tutturmuş bir coppola filmi.oyunculukları da es geçmeyelim.
error_outline
PaRaNoYa7 profile photo
PaRaNoYa7
Aradan çıksın diye izlemeye başladığım bir filmken, gerçekten zevk alarak bitirdim filmi. İlk yarım saati atlatırsanız devamı enfes ilerliyor. Hukuk filmleri veya dizileri olsun, izlemeye başlarken hep bu ruh halinde oluyorum ama çoğu ters köşe yapıyor beni. Siz de hukukla ilgili filmlere meraklıysanız çok göz önünde olmayan bu filmi izlemenizi öneririm.
error_outline