The House (2022)

The House (2022)

Rating 8.5 / 10
Your Rating
Tags Animation, Sad
Language
English
Country
UK
Runtime
97 minutes
12
0
32
16
Synopsis Trailer Who liked it?
Rainbow profile photo
Rainbow
Bu kusursuz animasyon antolojinin ana karakteri ev. Ve bu evin 3 aşamalı yolculuğu; gotik- kaotik geçmişi, kafkaesk- grotesk- katatonik bugünü, distopik- ütopik geleceği… Farklı zaman dilimlerindeki bu yolculuğunda gizemli ev’imize bağlanan yoksul bir aile, endişeli- tedirgin bir müteahhit ve çabalamaktan artık bıkmış, bezmiş bir ev sahibi… Peki bir ev nedir? Maddesel olarak bakıldığında birikimimiz, yatırımımız, malımız aslında tuğla yığını betonarme yapı- yer. Manevi olarak baktığımızda ise içinde sevdiklerimizin olduğu, bundan dolayı bize konfor sağlayan ve huzur bulduğumuz yuva- yer. Yani bu yuva kesinlikle barınma ihtiyacından çok daha fazlası. Ama ne yazık ki tüketim toplumundaki konut sektörüne materyalist yaklaşım insanoğlunu; eve karşı olan çığırından çıkmış kontrolcülüğe, olması gerekenden fazla anlam yüklemeye, bel bağlamaya, açgözlülüğe sürüklemekte. Bu akıntıya kendini kaptırmamayı seçerse şayet umuda, yarına, yeniliğe, yeni bir ben’e, yeni bir yolculuğa yelken açmış; onu geliştirmeyen bağlarından ve zincirlerinden kurtulmuş olacak demektir. Stop- motion’ a olan zaafımdan kaynaklı değil aslında; hikayesini, anlatmak istediği ‘maddecilik’ temasını sert ama güçlü ve bu sayede akıllara kazınan bir üslupla anlatmasını, seslendirmelerini ve finalde çalan o anlamlı şarkısını gerçekten beğenerek izledim. Kanımca bunca emeğe değmiş, amaç yerine ulaşmış. Muazzam bir paradigma!
error_outline
.SimS. profile photo
.SimS.
derin anlamları olan 3 hikaye izliyoruz , farklıydı , hoşuma gitti.
error_outline
Biryudumviski profile photo
Biryudumviski
Hepsinin ayrı ayrı çok kıymetli mesajları var ama insanlar beni bambaşka bir huzursuzluğun içine sürükledi.
error_outline
kaptankaptanim profile photo
kaptankaptanim
Başlangıçta çok travmatik bir film gibi duruyordu, oldukça tatlı eleştirilere yer vermişti ilk partta; eve hizmet eden ve kendi evinden uzaklaşan insanların robot ya da eşyadan farklı olmadığı gibi tamamen maddi dünyanın maddeden ve fiziksel olandan ibaret olması hatta yenilikten korkarak yeni bir alışkanlığı korkunç bir şey olarak algılayarak inandığımız şeye yani korkuya dönüşmek -dikkat çektiği kısım buydu. Ama sonra evine sahip çıkmak, evi korumak gibi bir yerden evi feda etmek daha da doğrusu aidiyeti ruhsal dünyada kurban vermek ve fiziksel olarak özgürleşmek gibi bir anlama yöneldi. Bu kadar zahmete değer mi? Filmin sonunda filmin kendini açıklayan basit beste ile cevaplayalım. Bilemem. Filmin sonunda evin metaforik olarak güçlü bir sembol olduğunu ama gene filmin son sahnesinden örnekle evin bulunduğu konum gibi çok sığ kaldığını söyleyebilirim. Estetik, renk, uyum ve ahenk, alegoriler hatta felsefesi ve diziliş muazzam ancak eser bir bütünle var edildiği ve bütünü eleştirmek gerektiği için filmin sonundaki kendini indirgeyen şarkıda “Ev dediğin sadece bir tuğla yığını” diyerek aslında amaç olarak görünen şeyi de önemsememiş oluyor. Yer yer kendi bacağına sıkarak bunu bir sanat eseri gibi göstermeye çalışan ve kendi kürsüsünden istediğini söyleme hakkı olduğunu zannedenlere sözüm. Madem evi ev yapan içinde yaşayanlardır ve evimiz için çabalamaya değmez çünkü o bir tuğla yığını partların başındaki sözleri neden yazmak için zahmet ettiniz? “Duyulur içten içe, bir yalan örülür.” Yani farkındayızdır yaşadığımız alanın ama mutluymuş gibi davranırız. Kendimizi inandırdığımız gibi yaşarız ya da yaşamak için kendimizi inandırırız. Bir şeye inandırmak zaten kendimizi kandırmak anlamına gelir. İkinci partın giriş cümlesi “Kaybedilen gerçek sonra kazanılamaz” Yani kendi gerçekliğimiz için çalışır çabalarız ve başkaları gelip ona sahip olduğunda aslında ne kadar değerli olduğu kafamıza dank eder. Böcekler kendi gerçekliğinde yaşarken üzerine kendi gerçeğini inşa etmeye çalışan mimarın yaşadığı yıkım çok ironiktir ki bu sevdiğim bir bölüm ancak sonradan farelerin de bakılan açıya göre böcek gibi görünmesi, üreyip çoğalması ve amaçsız yaşaması aslında baştaki kendi gerçeğini yaratmak için kendine yalan söyleyenlere bir hakaret. Onların mücadelesini görmezden gelmek oluyor. Son partın cümlesi “Tekrar dinle ve güneşi ara” Bu kısımda aslında tüm dünyayı maddesel algılıyoruz, bizi yok edecek olan bağımlılık, alışkanlık, maddi kazanç vesaire kaçmamız gerekenlerden kaçmak gerekirken onun için sanki canlı bir varlıkmış gibi endişeleniyoruz. Korktuğumuz şey aynı şeylerin tekrar yaşanamayacak oluşu, kişilerin gitmesi ve anıların bitmesi. Yani tekrar etmeyecek günler, aynı duyguların yaşanamayacak oluşu. Bunun için hem seyirciye hem de karakterlerine diyor ki film tekrar dinle, yanlış algılamış olabilirsin. Bak biz burada sana farklı bir şey anlatıyoruz bizi duy. Güneşi ara yani hakikate, ışığa, aydınlığa, rahatlamaya çıkacaksın, sislerinden, kafandaki kara bulutlardan arınacaksın. 2. partta müzikal şölen eşliğinde dans eden böcekler kadar rahat olacaksın. Çünkü sen elinden geleni yaptın. Sen bir canlısın, bir zamanlar canlı olan bir şeyin içinde yaşıyorsun artık canlan ve canım evim dediğin şeyden vazgeç. Fiziksel olarak evi terk etmek ile kayıkla gölde berrak ruhsal bir yolculuğa çıkmak ifade ediliyor buna da tamam. Yahu sen kalkıp bunları farklı farklı dönemlerde, farklı hikayeler olarak veriyorsun. Birileri eşyaya dönüşüyor, biri amaçsız yaşarken aklını yitiriyor, öteki sadece en sona kalan kendince doğru yolu buluyor. Yani aslında ders almadan sonuca varılıyor. Burada kurgusal bir hata var. Eğer epik bir biçimse anlayış gösterebilirim ama oldukça da psikolojik gerçekçi, hiç epik falan değil. Yani filmin içine girin ve bizden öğrenin diyen bir yapısı var. Olayları dışarıdan inceleyin ruhunuzu kaybetmeyin diyen bir yanı yok. Böyle söylediği ve yaptığı tutmayan tutarsız işler beni deli ediyor. Sen baştaki tüm kiracıları harcıyorsun ve ev sahibini kurtarıyorsun. Burada kurban verilen evin sahibi için aidiyet hissiyatı mı? Yoksa seyircinin anlaması için feda edilen iki farklı yaşantı mı? Oysa o kadar sağlam bir potansiyel var ki ortada.
error_outline
Metalice profile photo
Metalice
"Ev sadece bir tuğla yığınıdır" ? üç farklı hikaye anlatılıyor ama en bi sevdiğim Helenam Bonhamım Carterim farkıyla kedigiller ? Jen karakteri ona cuk uymuş ?
error_outline
Philosophy profile photo
Philosophy
Aynı ev ve üç farklı hikâye.
error_outline