Hopkins'in, Merrick'i gördüğü ilk sahnedeki oyunculuğuna şapka çıkartılacak bir Lynch başyapıtı. Ayrıca finali inanılmaz etkileyicidir, normal bir şekilde uyumak istemek...
Filmin bitmesine yaklaşık yirmi beş dakika var. Ama şu hissettiklerimi kaybetmeden önce yazmak istedim. Çirkinliğinizle boğuştunuz mu hiç? İstemeden yaptığınız ya da yaptıktan sonra pişman olduğunuz bir hata yüzünden yargıladılar mı sizi? Suratınıza tükürdüler mi? Aileniz ya sevdiğiniz tarafından, toplum tarafından reddedildiniz mi? Ölümü beklenen Gregor Samsa gibi Fil adam. Oturduğum yerde, Doktorun üzerine düşen ağır yükten kurtulmasını umdum. Fil Adam mutlu oldu, ölebilir. Çirkin, toplumun içine çıkamayacak. Doktorun sırtında bir kambur olmaktan kurtulsun… Hissettiklerimden utanıyorum ama biliyorum, bunu bana öğreten toplumun kendisi. Farklılığın kabul edilmediği bir yerdeyiz. Fabrika bacaları ve otomatik işçi hareketleri dikkatinizi çekti mi? Hah, işte tam O’yuz. Seri üretim insanlar. Sivrilemiyoruz, törpülüyorlar. Hayat otomatikleştikçe, fabrika bacaları yükseldikçe aynılaşıyoruz. Bir Fil adam gördüğümüzde ise taşlama isteği duyuyoruz.
Peki içimiz ne olacak? Hani İncil’de geçer ya, “Ona ilk taşı hiç günah işlememiş olanınız atsın.” Yere bir ayna çizer sonra İsa, günahları gösteren bir ayna. Kötülük diyelim biz buna. Kötülüklerimiz Fil Adam gibi yüzümüze çarpılsaydı, tam o aynada görseydik kötülüklerimizi, ne olurdu? İsa’nın aynasına bakmaya cesaretimiz var mı yoksa başkaları o aynaya bakarken kendimizi mi avutacağız?
Ah çirkinliklerimiz.. İçimizin çirkinliği ve aynılığımız… Düş yakamızdan!
''Ben bir hayvan değilim. Ben bir insanım'' Gerçek bir hikaye olması sebebiyle yüreğime fazlaca dokunan bir film oldu. İzlerken acıma duygusunu bolca yaşadım ama filmin kahramanı John Merrick'e değil ona farklı gözle bakan,onla eğlenen insan görünüşlü varlıklara. Asıl acınması gerekenler onlar çünkü yüzleri değil belki ama kalpleri çirkin insanlar... Hayatınızın bir döneminde mutlaka izlemeniz gereken bir yapım olduğunu düşünüyorum. 8/10
eski filmleri izlerken önyargılı olurum genelde.bu filme de öyle başladım fakat gerçekten izlerken ne önyargı kaldı ne de eskiliği.gerçekten kült bir film herkes mutlaka izlemeli.film boyunca John Merrick'e yapılan kötülüklerde nefes alamadım resmen.İnsanlık...
İnanılmaz, etkileyici bir film. İnanılmaz, etkileyici bir John Merrick.. Unutulacak cinsten değil. Duygulandırdın, sorgulattın, ağlattın, nezaketi elden hiç bırakmadın, mahvettin bizi John reyiz
Film boyunca John'un zavallı annesi aklımdan çıkmadı,bir de film gerçek bi yaşam hikayesi olunca... Hikayeyi bir yana alırsak Lynch,Hopkins ve Hurt birleşiminden kötü bir film çıkması ihtimali yok diye düşünüyorum zaten,yorum yapmak ne haddimize. Sırf isimlerden dolayı bile heyecanla başladım izlemeye.
“The elephant man” filmini meşhur yönetmenlerden David Lynch yönetmiştir. Senaryonun esin kaynağı ise “Fil Adam ve Diğer Hatıralar” isimli kitap. Başrollerde ise favori oyuncularımdan olmayan ama çok sevdiğim aktörlerden john Hurt ve Anthony Hopkins yer alıyor. Filmimiz tam 8 dalda Oscar 'a aday olmasına rağmen, ki 1980 yılında en iyi makyaj ödülü yoktu olsa hem aday olur hem de ödülü alırdı, hiçbirini kazanamaz. Bunda “Ordinary People” ve “Raging Bull”un da suçu vardır. Bence “Ordinary People”, fil adamın ödüllerini hak etmeden almıştır neyse,Filmimiz adından da anlaşılacağı üzere "fil adam sendromu" diye de bilinen hastalığa muzdarip gariban bir İngiliz’in başından geçenleri anlatmaktadır. Bu fil adam sendromu dediğimiz de hastaların vücutlarındaki bir tümör çeşidinin başta kafaları olmak üzere çoğu yerlerinin şişmesi ve acayip gözükmesi durumu.Yönetmenimizin Eraserhead’den sonra çektiği ilk iddialı filmini neden tekrar siyah beyaz seçtiğini ekonomik etkenlerden ziyade dönemi daha iyi anlatmak istemesi olarak yorumlayabiliriz.
Bir film boşuna kült olmuyor. İnanılmaz beğendim ve etkilendim. Elephant Man in dönemin teknolojisiyle yapılmış makyajı kolaylıkla komedi unsuru olabilirdi ama bence o zamana göre oldukça başarılıydı. Hele ki oyunculukla birleşince bana hayatımın dramını yaşattı. ustalıkla kullanılan arka plan sesleri de zaman zaman gerdi. Gerilim ve hüznün bir arada uyum içerisinde olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Gerçek bir hikaye bu yüzden senaryonun iyiliğini kötülüğünü tartışmıcam. Oyunculuklar mükemmel , oyuncular mükemmel. İzledikten sonra halimize şükrettiren filmlerden. İzleyin!
Çirkinliğinizle boğuştunuz mu hiç? İstemeden yaptığınız ya da yaptıktan sonra pişman olduğunuz bir hata yüzünden yargıladılar mı sizi? Suratınıza tükürdüler mi?
Aileniz ya sevdiğiniz tarafından, toplum tarafından reddedildiniz mi?
Ölümü beklenen Gregor Samsa gibi Fil adam.
Oturduğum yerde, Doktorun üzerine düşen ağır yükten kurtulmasını umdum.
Fil Adam mutlu oldu, ölebilir. Çirkin, toplumun içine çıkamayacak. Doktorun sırtında bir kambur olmaktan kurtulsun…
Hissettiklerimden utanıyorum ama biliyorum, bunu bana öğreten toplumun kendisi. Farklılığın kabul edilmediği bir yerdeyiz.
Fabrika bacaları ve otomatik işçi hareketleri dikkatinizi çekti mi? Hah, işte tam O’yuz. Seri üretim insanlar. Sivrilemiyoruz, törpülüyorlar.
Hayat otomatikleştikçe, fabrika bacaları yükseldikçe aynılaşıyoruz.
Bir Fil adam gördüğümüzde ise taşlama isteği duyuyoruz.
Peki içimiz ne olacak? Hani İncil’de geçer ya, “Ona ilk taşı hiç günah işlememiş olanınız atsın.” Yere bir ayna çizer sonra İsa, günahları gösteren bir ayna.
Kötülük diyelim biz buna. Kötülüklerimiz Fil Adam gibi yüzümüze çarpılsaydı, tam o aynada görseydik kötülüklerimizi, ne olurdu?
İsa’nın aynasına bakmaya cesaretimiz var mı yoksa başkaları o aynaya bakarken kendimizi mi avutacağız?
Ah çirkinliklerimiz.. İçimizin çirkinliği ve aynılığımız… Düş yakamızdan!
Beni ağlatabilen nadir filmlerden oldu.
Gerçek bir hikaye olması sebebiyle yüreğime fazlaca dokunan bir film oldu. İzlerken acıma duygusunu bolca yaşadım ama filmin kahramanı John Merrick'e değil ona farklı gözle bakan,onla eğlenen insan görünüşlü varlıklara. Asıl acınması gerekenler onlar çünkü yüzleri değil belki ama kalpleri çirkin insanlar... Hayatınızın bir döneminde mutlaka izlemeniz gereken bir yapım olduğunu düşünüyorum. 8/10