Billy Wilder'in izlemekte geç kaldığım zamansız filmi. Kimsenin mükemmel olmadığını, herkesin belli bir ya da birkaç zaafı olduğunu ve bunun iyileştirilmesi güç bir durum olduğunu vurguluyor. Bizi ortak bir buluşma alanına toplayıp, kusurlarımız, zaaflarımız olmasına rağmen birbirimizi sevmeye davet ediyor. Keyifle izlenecek bir klâsik.
Yönetmen koltuğunda 'Some Like it Hot' ve 'Sunset Boulevard' filmleriyle tanınan Billy Wilder'ın oturduğu The Apartment akademide 10 dalda aday gösterilmiş ve bunlardan beşini kazanmış.Ayrıca 'En iyi film' ödülünü alan son siyah beyaz çekilmiş film olma özelliğini de taşır.
Hayata nasıl başladığınız ve nasıl devam ettiğiniz, hayatınızın geri kalanı için belirleyici olabilir elbette; ama bu -kesinlikle- hiçbir şeyin tamamen değişmeyeceği anlamına gelmez.
The Apartment, bu durumu en iyi anlatan yapımlardan biri.
Yıllar öncesine ait olduğunu kim düşünür? O günden bugüne metropol dünyasına başarılı bir hiciv. Filmin en beğendiğim yönü ise hicvi samimi romantizmle harmanlamaları olmuş. İzlemeye değer.
yanlış zaman yanlış insan yanlış hisler.... ve hiçbir zaman değişmeyecek gerçekler. sonuçta insan evladı yaşamadan ders alabilen bir varlık değil. -her ne kadar hoşuma gitse de- aşırı romantik gelen sonu hariç çok güzel bir filmdi.
garsoniyer.. siyah beyaz olduğuna bakmayın, günümüz modern dünyasında da aynı sorunlar geçerli. kadın- erkek ilişkisinin iyice yozlaştığı büyük bir şirkette bekar bir çalışan. ve tabi ki kıdemli çalışanlara evinin anahtarını vermek ''zorunda''...
tek kelimeyle olaganüstü bir film muhteşem bir film izlerken asla sıkılmayacagınız bir film jack lemmon olaganüstü oyunculugunu sergilemiştir ama asıl beni etkileyen şey ise shirley mclainenin muhteşem güzelliği oldu o ne güzellik öyle arkadaş o ne güzel gözler arkadaş aşık olmamak elde degil neyse film romantik filmlerin atası
The Apartment, bu durumu en iyi anlatan yapımlardan biri.