The Amazing Panda Adventure (1995)

Digiturk'ün anlamsız anlaşmalı satış politikaları yüzünden izlemekte çok geciktim. Neyse ki benim gibi düş dünyasına kaçmayı seven sıkı dostlarım nihayet bana filmi izleme imkanı sundu. Özgürlük sevdiklerimizden gelince kıymeti daha bir artıyor. True Heart, Alaska, Bigfoot, Koca Bebek Joe ayarında bir kurtarma filmiydi. Duyarlı olmanın sadece çevrede şuna kulak verin. Çaresizleri kurtaralım. Hayvanların nesli tehlikede diye konuşmaktan ibaret olmadığını gösteriyor. Tabi ki filmden sonra kalkıp pandalar ya da nesli tükenmekte olan diğer hayvanlar için bir eylem planı düzenlemiyorsunuz ama sonuçta bir eleştirisi var. Film yer yer hayvan / insan dürtülerinin benzerlikleri üstünden karşılaştırma yapıyor. Bunu yaparak empati kurmayı sağlıyor. Teknolojinin sadece büyük şehirde işlevsel olduğunu göstererek insanın gerçek mücadelesinin doğa ile olduğunu vurguluyor ve insanın özüne dönüş gerçekleştiriyor. Batının kapitalist düşüncesini tüketim toplumu ile avm ler üzerinden veriyor. Doğunun ise itaatkar durumunu yıllarca batı tarafından dış dünyaya kapalılık adı ile ötekileştirerek üstünü örtüşünü sadakat üzerinden aktarıyor. Oysa gerçek dış dünya doğanın kendisi ve bu dar görüşü de burada yıkmanın mümkün olduğunu savunuyor. Filmdeki Tibet mitinde geçen dört kız kardeşin Uzak Doğu, Doğu Asya, Güneydoğu Asya ve Orta Asya olduğunu düşünecek olursak pandalar kültürel değerlerini ve bunu yok etmek isteyen kaplan da Batı'nın kendisini sembolize ediyor. Zamanla kolonileşme ile birlikte gelen itaat kültürü insanlığı yok ediyor ama kahramanlıklar efsaneleşiyor. Tırmanılan dağ kültürlerin kardeşçe yaşamasına olanak tanıyor ve bunun aşkla yapılabileceğini söylüyor. Aynı durum Doğu için de geçerli. Sadece burada panda yok develer var.