Yırtık Rahibe 2: Can Çıkar, Huy Çıkmaz (1993)Sister Act 2: Back in the Habit
Puan
Yeterli oy sayısına ulaşılamadı
Senin Puanın
Oyuncular
Yönetmen
Dil
İngilizce
Ülke
ABD
Süre
107 dakika
kaptankaptanim
error_outline
Hayatta karşılaşacağımız zorluklara bizi hazırlayan şey, okul. Öğrenciyi koruyan, saygı duyan ve saygı bekleyen. Peki hayat aynı şartları insanlara sunacak mı? Ya da farklı şartlarda yaşayan insanların hepsi hayata aynı güçte hazırlanabilir mi? O kadar iyi anlatmış ki film. Komedi unsuru yanı sıra dramı da eklemek lazım sanki. İlk film gibi hayat eleştirisi kuvvetli. Gerçekçi ve akılcı yaklaşan yapısının arkasında komiği çok güzel ortaya çıkarılmış. Hele ki bu okul katolik okulu ise. Okulun adı Francis, Fransisken mezhebini ifade ediyor. Katolikliğin katı kurallarını biraz olsun kırmış bir mezhep. Benedikten ya da Dominikenlere göre manastır yaşamını da daha hafif yaşıyorlar. Okuldaki rahatlık biraz buna gönderme aslında. Bu şartlarda bile totaliter bir kurumun yarattığı psikolojik baskı ve insanın kendi kendine yaşattığı baskılar üzerinden benzeşmelere ve ayrışmalara gidiyor. Örneğin ailesinin müzik kariyerine izin vermediği Rita'yı ele alalım. Anneye göre ne kadar haklı gerekçeleri olsa da bu kişinin kendi yaşamıdır ve kişi kendi kalbinin sesini dinlemelidir ancak resmi kurumlar gibi aile kurumu da totaliterdir ve kişi bundan dolayı bu oluşan baskının esiri olur. Bu esaret biraz ilk filmdeki manastır yaşamına benziyor aslında. İlk filme göre daha fazla özdeşme noktası buldum. Çünkü bir manastır yaşamım olmadı ama okula gittim dolayısı ile de daha yakın hissettim kendime. Bu yönüyle ilgimi yakaladı. School of Rock'a benzettim yer yer. Müziği eklektik kullanmaları tatlı olmuş. Sadece kilise ilahisi söylenmiyor. Funk, jazz, rap, blues hatta soul bile dinliyoruz. James Brown'a olan göndermeli sahne şovu komiğini güçlendirmiş. Karakterlere baktığımızda keşişlerin ilişki özlemi çektiğini ve artık kendilerini dizginleyemediklerini görüyoruz hatta kurallaşmanın yarattığı bir başka durum insanın hemcinsine de ilgi duymaya başlayabileceği eleştirisi ile verilmiş. Askeriye de ve Cezaevlerinde çok sık görülür. Bunlardan korumak için başından önlem almak. Okula göndermek, ceza vermek, yasaklar koymaktır. Kişinin bir itibarı oluşabilsin diye verilen eğitim ya da çocuğu muhafaza etme amacıyla yapılan bir eylem topluma yapılan bir iyiliktir. Kişinin kendisine değil. Çok gariptir içimin burkulduğu bir sahne var Nijerya'lı çocuğun köklerimize dönelim derken çevresindeki baskıdan kaynaklı sesi çıkmıyor ama ruhunun bağırdığını hissedebilirsiniz. Deloris kendi okuluna döndüğünde aslında köklerini de hissediyor ve var olan aktif kariyerini bırakıp buraya gelmesinin nedeni de bu aslında. Hayatta ne yapmış olursak olalım, iyi bir yere gelsek de bu itibar sadece insanın kökünü, özünü öldürüyor. Ailenin elinde büyü, okula git, arkadaşlarının ya da başkalarının düşüncelerine göre kararlarını ver, işe gir sonra kariyer yap ve geçmişini unut. Sistem bunu sağlıyor, film de bunu ironisi ile birlikte gözümüze sokuyor. Devrimci yanını ayakta alkışlıyorum. Hayattan bir şeyler istiyorsan başarı bekliyorsan bir an evvel uyan ve etrafına bak. Gerçekleşecek bir mucize olmayacak. İnsanın kendine olan inancı bunu başarabilir. Tanrıya olan inancından insan başarı bekliyorsa aracıya ne gerek var? Bırakın tanrı Elvis olarak kalsın. İnsan da kendi tanrısı olarak yerini alsın.