Rushmore (1998)
Rating
7.3 / 10
Your Rating
Director(s)
Language
English
Country
USA
Runtime
93 minutes
kaptankaptanim
error_outline
Genellemeleri atın, hürmeti satın, değerlere koy verin gitsin; sonuç bir insan en iyi de olabilir en kötü de. Genelde bilirsiniz Amerikan sosyal sınıfsal yapının öğrenci merkezinde birkaç tür vardır. Bunlar Jocks(sporcular), Bullies(zorbalar), Nerds(inekler), Preppies(tikiler), Greasers(havalılar saç jöleleri ile bilinirler) ve Townies(köylüler, taşralılar, kasabalılar) Bu grupların en bilineni nerd ve bully dir. Filmdeki Max bir nerd olmasına rağmen aynı zamanda çok karizmatik, havalı, entelektüel, dahi ve özgür biridir. Ona sunulan seçimleri değerlendirmeyi bilir, sistematiktir ama dakik olmak onun için kontrolü kaybetmek ve yönetilmek demektir. Enteresandır ki filmde bully olan Magnus'a emirler yağdırır. Kendinden fiziksel olarak güçlü olan birini yönetmektedir. Derslerin başarısız olması hayatında ya da hedefinde başarısız olduğunu göstermez bununla da genel bir yargıyı kırar Wes Anderson. Der ki başarı neyle ölçülür? Bunu düşünmeliyiz. Başarılı olmak sadece kariyerle mi olur yoksa kitleleri yönetebilmek liderlik midir başarı? Kendi amacı bir zamana kadar çok makuldür. Maddi ve fiziksel şeyleri gerçekleştirmekte üstüne yoktur ancak işin içine metafizik girdiğinde insanların duygularını sadece manipüle edebilmekle sınırlı kalır. Ne kadar sistemli, olgun biri olursa olsun biyolojik olarak içinde bulunduğu ergenlik buna izin vermez ki en büyük çatışmalarından biri budur. İçine hapsolduğu yaş bir engel bir kısıtlama getirir. Sosyal bir yer belirler. Ama Wes Anderson "yaşına uygun" tanımına uymayan bu davranışı, toplumsal normu, dikteyi yıkan aykırı bir karakter tasarlar. Bunun yolu nedir diye sorduğumda şu sonuca vardım. Özgüven eksikliği olan annesi babası erken yaşta ölmüş ya da boşanmış Wes Anderson'un da olduğu gibi; çocuklar farklı yetişiyorlar. Dahi ya da silik olabiliyorlar. Duyguları ve tabi ki duyuları farklı işliyor. Ailesini hemen kaybetmiş biri mi yoksa çok zaman geçirebilmiş biri mi daha şanslı bilemiyorum ama hangisi daha şanssız buna bir fikir yürütebilirim. İnsanın karakterini belirleyen, ona karakter aşılayan yapı çevresidir. Aile bireyi tasarlar. Ama hangi noktaya kadar yetiştirmesi onu tam olarak yetiştirmiş demektir bilmiyorum. Max bu noktada kendini korumuş lakin gizlememiş bir karakterdir. Babasından utanmadan onu gizlemenin yolunu bulmuştur. Kendini nasıl çok konuşulan biri haline getirmenin stratejik yolunu hazırlamıştır. Karşımıza kendini yok etmiş ve yeniden yaratmış bir birey çıkmaktadır. Bu da fantezi dünyasını gerçekle eşleştirip hayatın saçmalığına bir eleştiri niteliğinde olabilir. Film o kadar tatlı savunular yapıyor ki örneğin küçücük bir çocuğun kocaman bir adama ahlak dersi vermesi ile, kocaman adama çocuk davranışı tutumu ile ve arzu açmazlarıyla yaş olgusunu yok ediyor. Karakterimize şahsiyet katan şeyler bağlı olduğumuz zümreler mi acaba? Özel liseden devlet lisesine düşüş Max'te bir değişiklik yarattı mı bu sorunun cevabıdır. Kendimizi bazı normlarla, kavramlarla, olgularla, kıstaslarla, genellemelerle o kadar kısıtlıyoruz ki eklektik bakış açısı yakalayamıyoruz. Hemen bir yargıya sığınıyoruz. İlişki kelimesi sadece aşk anlamına gelmiyor. Toplumlar arası ilişkiler, sınıfsal ilişkiler, ticari ilişkiler değil mi bunların hepsi bir bağlantı aslında bununla ilgili karakterin kendini savunduğu nokta aslında bir çocuğa inanılmayacağı bakış açısıyla verilmek istenmiş ama "15 yaşındaki bir çocuk" kendini öyle bir savunuyor ki ve bunu sakin kalarak sadece ifade gücüyle yapıyor. Estetik gelen alımlı ve mantığa dayalı düşünceyi yıkıyor. Özellikle ilk karşı itirafı duyduğunda kadrajda önce uzaklaşan sonra birden yakınlaşan Max'i görüyoruz kalem açmaya gidiyor ama aslında orada antipatik görünen birine nasıl zamanla sempati duyarız bu görünüyor. Bir insan hem başarılı hem başarısız olabilir mi, hem iyi hem kötü, hem güzel hem çirkin, hem olgun hem çocuk.. Zenginin saçından yakala ve onu mağlup et, ellerinde var olanla istedikleri çoğu şeye sahip olsalar da karakterimizi satın alamazlar. Buradaki zengin = diktadır. Vietnam oyunundaki sahnesiyle mücadelesini destekler niteliği yakalıyor. Kendi irademizin gerillası olabilir miyiz? Bunun için kendimizle savaşmamız gerekir. Vazgeçmek, bedel ödemek zafere giden yoldur. İnsan özgür iradesini yöneten şeyden kurtulmalı bu nedenle de önce kendini geliştirmeli(kendini aşağı çeken her şeye karşı bir direnç bulmalı) sonra değiştirmeli( var olduğu şeyi yıkmalı ve kendini edindiği donanımla baştan yaratmalı) ve en son da kendini gerçekleştirmelidir.(Keşfetmenin son noktası,kendini bulmanın ötesi, potansiyeli aşmanın tadı) Bunu başarabilen insan bilim fuarındaki gelgit dalgası ile verilmiştir. Kendini gerçekleştiren insan ikilemler içinde kalır, sürekli fikirlerini değiştirir, düşüncesini bir yere oturtmayı, bağlanmayı sevmez. Kendini iktidar haline getirir. Bu kişinin bencilliğinin yarattığı durumları da gördük ama mücadelenin nüfuz ettiği nokta bize bir sempati kazandırdı. Suda Yaşam'ın temelleri de bu filmle atılmış saplantı, kabullenme, yüzleşme fikri insanın kendisi ile olan mücadelesindeki temellerdir çünkü. Hala mantığa oturtamayanlar için de filmin içinde cevabı hazır "Bir berber aynı zamanda bir beyin cerrahıdır." Yalan söylemeden, bir şeyin üstünü örtmek, kendini haklı çıkarmak, cevap bulmak, kimseye zarar vermeden kişinin kendi üzerinde kurduğu bir irade değil de nedir. Foucault haklı.
EsraG.
error_outline
Son derece eğlenceli bir Wes Anderson filmi. Henüz izleyip de beğenmediğim bir filmi olmadı, bu da onlardan biriydi. Soundtrack'i de ayrı güzel. Yalnız ''Çılgın Liseliler'' ne alaka anlayamadım.
Ricky.McFloyd
error_outline
Sanırım ilk söyleyeceğim çevrildiği gibi ve bu çevirinin çağrışım yaptığı gibi orta, vasat sınıf bir komedi filmi değil. Zaten ana temasında liseliler de yok. Bir liseli var. Keşke çevirmeden önce bir kez filmi izleseler. Filme gelecek olursak bu çağrışımdan dolayı beklentilerim oldukça düşmüştü haliyle. Mükemmel bir film değildi ama baştan sona keyifle izledim ilginç bir yapım. Schwartzman da oldukça başarılı 7,5/10