2018 yılının en iyi filmi seçilmişti. Siyah beyaz olan film 70'lerin Meksika'sında siyasi olayların gölgesindeki sınıfsal ve normal hayat akışını konu alıyor. tam bir sanat filmi yani. Alfonso abimiz Nuri Bilge Ceylan vari bir filmle hafif dokunuşlarla sanatını icra etmiş. herkesin sevip izleyeceği bir film değil.
Fazla sanatsal bu yüzden de beni aşan bir film. Böyle filmleri eleştirebilmek için sinematografi konusunda yetkin olmam gerekir. Bu yüzden izleyecek kişilerin izle, etkilen gibi bir etki beklememesini anlatılanlara kendi bilgi ve çabasıyla ulaşabileceği bir sanat filmi olduğunu göz önünde bulundurarak izlemesini tavsiye ederim
filmin kendi içindeki detayları , sahnelerin içindeki duygusal mesajlar güzeldi ama genel anlamda ortalama bir filmden ileriye gidemez ve oscar adaylığı şöyle dursun önerilecek bir yapım mı diye de düşünmek gerekir bence. velhasıl kendi çapında ortalama olan oscar adaylığı açısından ise hayal kırıklığı bir yapımdı . aldığı ödüller bayağı tartışmaya açık bence .
Çekimine, verdiği sosyal mesajlara bayıldım. Ayrıca ahizeyi her konuşmasından sonra silen bir Cleo’muz var. Bu, Soma’da enkazdan çıkarılan o kömür işçisinin “Çizmelerimi çıkarayım mı sedye kirlenmesin” sözlerinin ayrı bir versiyonu.
Çocukları denizde kurtarma sahnesinde Cleo’nun bir lafı var, sonra da ruhsal boşalım sağlıyor: “İstemedim, doğmasını istemedim.” Burada ne demek istedi diye düşünürken bebeğinin ölmesini mi istemiş diye bir ışık çaktı beynimde. Filmi zihnimde geri sarıyorum, ardından hamileliği öğrendiği ilk zamanlarda hastanedeki deprem sahnesi bu lafın üzerine daha çok anlam kazanıyor. Kuvözlere bakarken birden deprem olması ve bir bebeğin kuvözünün üzerine beton düşmesi, boşalım anındaki Cleo’nun sözleriyle bağdaşıyor. Deprem motifi ruhunda yaşayacağı sıkıntıları gösteriyor diye yorumlanabilir.
Ünlenmeden evvel tesadüfen açıp izlediğimden olsa gerek beni çok şaşkınlığa uğratmıştı. Kimi karelerde Kurosowa'yı çağrıştıran, toplumsal olayları adeta bir fon müziği edasıyla kullanıp bizi ev ahalisindeki bir çocuk ya da bir hizmetçi gibi hissetiren muazzam bir film.
sinematografi şahane. filmin en sevdiğim kısmı, her bir sahnenin duygusunu çok iyi vermiş olması. Cleo'nun bebeğini kaybettiği sahnenin duygusunu ise ayrıca sevdim. sanıyorum ki, izleyenin mutlaka kendinden bir parça bulabileceği enfes bir yapım.
Film;annemin ördüğü danteller gibiydi :) Her bir motifin bir anlamı ,diğerleriyle bir uyumu vardır :) Her sahnenin ayrı ayrı detaylara dokunuşu,küçüğünden büyüğüne kullanılan objeler,ses tonları,evin aslında buhranlı havasına can veren çocuklar ve bu çocuklarla ilgilenen gözüpek bir hizmetçi ...Gelin birlikte sarılalım :)
Spoiler sayılabilir----------> Her ne kadar başlarda sıkıldıysam da filmi başarılı buldum. içtenliği, sadeliği ve duyguyu katkısız ve abartısız anlatış şekli takdirimi kazandı. Bir erkek olarak filmdeki erkeklere sinir oldum. Benzer durumları çevremde de gördüğümden gayrı ihtiyari biçimde bir serzeniş belirdi içimde. Erkek düşmanı yapmasa da, bencilliğin erkek dna'sına işlenmiş olup olmadığını düşünmeye başladım.
Yaşar Kemal'in kitaplarındaki betimlemeler gibi hissettim. Uzadıkça uzuyor film. Bu kadar uzatmak gerekli miydi bilmiyorum gerçekten ama beğendim. Çekimini, siyah beyaz oluşunu, konunun bu kadar sade ve aynı zamanda içe dokunur olması hoşuma gitti.
bir sosyal mecrada eleştirmenler arasında gördüğüm ilginç konuşmalar üzerine; bu filmin bu kadar sevilmesi bazı sinema eleştirmenlerine garip gelmiş, yani alttan alta sosyal mecralarda sinema kültürü olmayan insanların filmi, yarattığı popülizm nedeniyle sevdiklerini belirtiyorlar, böyle garip bir tezleri var. bunu neden yazdım ? yahu böyle anlamlı bir yapımın sevilmesinden güzel ne var ? olumlu yönde bir izleyici kitlesi oluşması için birebir. eminim ki bu film az bilinen bir yunan yönetmenin elinden çıksaydı ve netflix yapımcısı olmasaydı ben görürdüm o yorumları. :)
Siyah beyaz olması güzel bi hile olmuş bence renkli olsa aynı etkiyi yaratmazdı. Sesler çok iyi kullanılmış, görüntüler de çok güzeldi. Çok benim tarzım değil, ilk 1 saatinde oldukça sıkıldım fakat kalanında içine çekti. Yönetmen 20 yıldır kafasında planlıyormuş filmi ve kendi hayatından esinlenmiş. Fena değildi, aslında büyük beklentiyle gitmiştim ve sanırım tam istediğimi alamadığım için böyle düşünüyorum. Ama aday olduğu ödülleri toplar mı? Toplar :)
Yorulan hizmetçinin çocukla beraber uzanıp ölü taklidi yapması ve dinlenmişliği üzerinden ''ölü olmak güzelmiş,'' demesi ile arabanın sürekli sıkışması ile ortamın ve karakterin yaşadığı sıkışmışlık ve bunalım hissinin iç içe geçişi oldukça güzeldi.
Ancak hizmetçi kızın bebek kuvözü üzerine düşen taşlar görmesi ve ileride de bebeğini düşürmesi bence yüzeysel bir kahinlik olmuş. Yukarıda andığım derinlikli sahneler yanında böyle yüzeysel göndermeli sahneler de var.
Bence güzel ve izlenmeye değer bir film. Dönemin atmosferini de güzel yansıtmış. 70'ler, amerikalılarca eğitilen anti-sol faşist gençler vb. ince yan konular da vardı. Karakterlerin sıkışmışlıktan kurtulması ile ana karakterin daha küçük bir araç alması arasındaki ilişki de yine incelikli bir bağ oluşturmuş. 7/10
Siyah beyaz olan film 70'lerin Meksika'sında siyasi olayların gölgesindeki sınıfsal ve normal hayat akışını konu alıyor. tam bir sanat filmi yani. Alfonso abimiz Nuri Bilge Ceylan vari bir filmle hafif dokunuşlarla sanatını icra etmiş. herkesin sevip izleyeceği bir film değil.
https://youtu.be/0I4fD49Gbck
bir sosyal mecrada eleştirmenler arasında gördüğüm ilginç konuşmalar üzerine; bu filmin bu kadar sevilmesi bazı sinema eleştirmenlerine garip gelmiş, yani alttan alta sosyal mecralarda sinema kültürü olmayan insanların filmi, yarattığı popülizm nedeniyle sevdiklerini belirtiyorlar, böyle garip bir tezleri var. bunu neden yazdım ? yahu böyle anlamlı bir yapımın sevilmesinden güzel ne var ? olumlu yönde bir izleyici kitlesi oluşması için birebir. eminim ki bu film az bilinen bir yunan yönetmenin elinden çıksaydı ve netflix yapımcısı olmasaydı ben görürdüm o yorumları. :)