Pump Up the Volume (1990)
Rating
Not enough ratings to show
Your Rating
Director(s)
Language
English
Country
USA
Runtime
102 minutes
kaptankaptanim
error_outline
Tam bir 80'ler kafası, 80'ler ruhu taşıyor film. Okulda silik olan bazı tipler vardır. Fazla konuşmazlar kimse dertlerini sormaz. Mark da tam olarak böyle biri ama o bir şeyleri içine atmak yerine kendini ifade edebilecek bambaşka bir yol tercih etmiş. Bir radyo programı yapmak. Tabi bu radyo programı cinsellik içerikli. Sert Harry diye bir takma ad kullanarak seksi tamamen bir silah olarak kullanıyor. Eğitim sistemlerinin yanlışlıklarını, insanların hayatlarını bu şekilde eleştiriyor. Hiçbir şeyi umursamayan bir nihilist gibi görünse de okulda bir çocuğun intihar etmesi üzerine duygusal yanı ortaya çıkıyor ve bu da Mark'ı bir karakter yapıyor. Kimse sizi tanımıyor düşünün. Öğretmenlerinizle ilgili bildiğiniz her şeyi anlatabiliyorsunuz, arkadaşlarınıza duyduğunuz bir kin varsa bunu kusabiliyorsunuz, kadınlarla konuşamıyorsanız evde aletinizi açıp onlara masturbasyon sesi dinletebiliyorsunuz. Hiç özgür görünmeyen bir dünyada böyle bir imkansız özgürlük görüyoruz. Bu çocuğun radyo sistemini nasıl kurduğu, korsan radyoyu nereden öğrendiğine dair bir detayımız yok, hissediliyor ama mantık aramazsanız arada kaynıyor. Dediğim gibi 80'ler ruhunu yaşatmak, saklamak istiyorsanız izleyin. Neyse ana karakter dışında çok iyi çizilmiş yan karakterler görmek mümkün. Örneğin Paige adlı bir kız hayatı boyunca hep dört dörtlük davranması öğretilmiş ve ondan beklenti yüksek bu stres ortamının onun üzerinde bıraktığı ve değişikliğine sebep olan şey bu radyo kanalı, aynı şekilde dışarıdan bakınca normal gibi görünen zengin, asil ya da terbiyeli öğrencilerin de aklında cinsiyet ayırt etmeksizin seks var ve öğretmenlerin de bu ortamda bir şeyler yapması lazım. Çünkü kaos varsa durdurulmalıdır. Eğer bir eğitim sisteminde kaos varsa bu da öğrenciler tarafından durdurulmalıdır. Mark'ın üzerinde İntihar eden çocuğun kıyafetlerini görmeye başlıyoruz ama Mark'ın karakterine aykırı olduğu için gömlek üstü süveter yerine bir gömlekte toplamışlar tüm detayları. Burada Mark'ın da intihar eden çocuğun düşüncelerini yaşadığını anlıyoruz. Pişmanlık ve Özenme görüyoruz. Aslında bu pişmanlık yönü ile biraz Balıkçı Kral'ı andırıyor ama konumuz bu değil. Mark bu intiharın üzerine kendi hayatını ve varoluşu sorguluyor. öğrenciler aslında hep söylemek istediklerini Mark'tan dinliyorlar. Ve git gide öğretmen öğrenci arasında bir fark olmadığını, bütün ders zırvalıklarının aslında isyanlar çıkmasın diye insanları oyaladığını vesaire hissediyorsunuz. Ayrıca bir şeyler öğretecek insanların içinde de pislikler olabileceğini görüyorsunuz. Mark intihar eden çocukla aynı şeyi yapıyor aslında bir intihar girişimi ama eylemsel olarak. Belki gerçekten kafasına silah sıkmıyor ama kendini ifade/feda ederek pek çok insanın kalbine tercüman oluyor. İntihar çok basit görünen bir şey hatta aciz durumda olan insanlar hayatlarını sonlandırır diye düşünüyoruz. Ama intihara bile anlam yüklenebiliyor. İntihar, bir mücadelenin sonundaki pes etme durumu değil insanlığı kurtarmanın yolu haline gelebiliyor. İzleyin ve sertleşin.