Moulin Rouge! (2001)
Rating
8.5 / 10
Your Rating
Director(s)
Language
English
Country
Australia
Runtime
127 minutes
Rainbow
error_outline
İzlemeden önce abartıldığı kadar neyi var ki böyle diyordum. İzledim gördüm ki evet abartıldığı kadar varmış. Hatta az bile övülmüş. Fazlasını bile hakediyor. Ah güzel kadın Nicole ışıl ışılsın yine ✨
kaptankaptanim
error_outline
Film listeme eklerken sadece beğenip geçmişim ancak bence yamana atılmaması gereken bir filmdir kendileri. Aşk filmi deyip geçmek kolay bence biraz bu terminolojiye hakim olmak gerek. Filmin uzun bir analizini yapmayacağım sadece bir kez daha izledikten sonra farkına vardığım şeyleri yazacağım. Post dramatik bir filmdir kendiler. Kiss, Nirvana gibi grupların müziklerini duymak mümkündür ama tabi filmin kendisi 1900'lü yıllarda geçer ve bu gruplar daha o zamanlar portakalda vitamin bile değildir. Aynı şekilde filmdeki kostümler 1900'lü yıllardan çok Victoria dönemi İngilteresini anımsatıyor bu da aslında gene dramatik değil post dramatik bir biçim seçimi olduğunu gösteriyor. İngiltere'ye daha yakın olmasındaki nedenlerden biri de Moulin Rouge'daki sahne kostümlerinin Hindistan geleneksel kıyafetleri olması. Hİndistan bir İngiliz sömürgesi ve filmdeki Duke Monroth da lordlar kamarasından bir parlamento üyesi gibi resmedilmiş. Yani Moulin Rouge'u yöneten, finanse eden arka plandaki gizli yüz oluyor. Duke, Satine arasındaki Dimaond necklace yani elmas gerdanlık, İngiltere'nin Hindsitan üzerinde kurduğu tahakkümü gösteriyor. Filmin merkez temaları başlangıçta gökyüzünde gördüğümüz Freedom, Beauty ve Truth yani Özgürlük, Güzellik ve Hakikat. Aşka ulaşınca elde edilecek kazanımlardır bunlar. Satine'in sahne adı Shining Diamond yani parıldayan elmas. Biliyoruz ki elmas Hindistanın en değerli mücevheridir. Kaldığı odaysa bir fil bedeni. Fil gene Asya da ve Afrika'da yani iki ayrı İngiliz sömürgesinde yaşayan en büyük hayvandır. Gece kulübünün ve genelevin en büyük yıldızı olan Satine'i simgelemektedir. Fildişi elmastan da değerli en çok arzulanan ve avcıların ele geçirmek istediği bir nesnedir. Yani arzu nesnesi. Yani Lacan. Metamız (Melon şapkaların havaya fırlatıldığı filmin giriş sahnesinde, arzulanan kadın karşısında ataerkil bir düzeni savunan erkeklerin akıllarının başlarından nasıl gittiğini gösterir) olan Satine'i Christian da Duke de arzulamaktadır. Duke sadece ondaki estetik güzelliği görür, özgürlüğünü kısıtlar ve aynı zamanda hakikatini yani bir kadının bekaretine göz diker. Christian ise erdemli bir hristiyan! gibi değerlerin önüne geçmeden ona sahip olmak ister ancak burada Christian'ı sadece doğru hristiyanı temsil etmek için seçilen bir figür gibi görmemek gerekir. Gece kulubünün insanları bohemdir. Christian'da yazardır, romantiktir dolayısıyla da bohemdir. Onu o insanlardan kılan şey de budur. Bohem olan karakterlerimiz, toplumun zararlı gördüğü gece insanları denilen varlıklardır. Ve aslında düzen güçlerini simgeleyen Duke gibi adamlar da bu insanları toplumda görmek istememelerine rağmen aynı zamanda bu kirli işlerin finansörleridir. İki yüzlü canlı organizmalardır kısacası. Gece kulubünün çalışanlarının adı Diamond Dog Dancers'dır. yani Elmas Köpek Dansçıları. Harold karakteri Moulin Rouge adlı kulübün sahibidir. Gece kulübünü ölüler diyarı olan Hades ve sahibini de ölüler diyarıın tanrısı Hades olarak düşünürsek ki Harold'ın da Hades'in de baş harfi H harfidir; Dog Dancers'ın da Hades'in ölüler diyarının kapısına diktiği Harry Potter'dan tanıdığınız Fluffy yani üç başlı köpek Kerberos olduğu durumu ortaya çıkar. Bir Anitk Yunan miti olan Orpheus, sevgilisi Eurydike'nin ölümünün ardından onu geri getirmek için Hades'e gidip, Hades'le konuşan Orpheus'u konu alır. Hades'ten onu geri getirmesini ister. Hades, Orpheus'a arkanı dön ve yürü o arkandan gelecektir ancak arkanı dönüp bakarsan onu sonsuza kadar kaybedeceksin der. Orpheus ne yazık ki arkasını döner ve sevgilisini sonsuza kadar kaybeder. Burada, Eurydike gerçekten arkasında mıydı, Orpheus'u arkaya bakmasına iten o şey neydi merak mıydı? güvensizlik miydi? özlem miydi? sorulacak çok soru var elbette ama biz filmimize dönelim. Filmin sonlarına doğru sahnede bir kabare dönerken silah fırladıktan sonra Duke koltuğundan kalkar ve arkasını dönüp gider tıpkı Orpheus gibi. Ama silahın arkasına düştüğünü o gürültüde duymamasına rağmen arkasına dönüp bakar gene Orpheus gibi ve sevdiği kadını kendi kendine sonsuza dek öldürmüş olur. Çünkü o an biz onun gerçekten aşık olmadığını görmüş oluruz. Christian ise Satine öldükten sonra onu arkasına bakmadan anılarında yaşatarak hayatına devam eder yani Oprheus'un hatasına düşmez. Duke'e yumruk atıp silahın elinden düşmesine neden olan gene Harold'dır ki sevdiğini elinden alan da gene Hades'tir. Yani ölüm. Hikayemizde bir Orpheus, bir de orpheus olmayan adam görürüz. Orpheus olmayan Christian ne yazıkki pagan olmayan hristiyandır. Hristiyanlığı yücelten bir anı var yani üzülerek söylüyorum. Diğer karakterlere biraz bakalım. Nini, Arjantinlinin arzuladığı bir kadın ki ona sahip olmak, onun sahip olmak istediği şey önüne geçtiğinde yani arzulanan arzulayan olduğunda arzulanan değerini kaybeder. Lacan da bu teoriyi öne sürer. Satine'i kıskanması ve onun yerini alması aslında onu bir Black Diamond yapar. Yani kan dökülmesine neden olabilecek bir kadındır Nini. Kendi arzuladığı şey için bir Black Widow yani karadul olmaktadır. Arjantin tangosu sahnesi filmin en trajik sahnelerinden biridir çünkü "hakikat" ortaya çıkar. Arjantinli dostlarına duyduğu aşk için, arzuladığı kadına karşı duyduğu aşkı bitirir. Gerçek aşk'ın içinde özgürlüğü, güzeli(burada estetik güzellik değil iyilik kastedilmektedir yani etik) ve hakikatı barındıran bu film bir fahişeye aşkı öğretir bu yanıyla bile sadece aşk filmi diyerek indirgenemez. Aşk politik değildir, olamaz.
Laylaylom
error_outline
Kıpır kıpır, yerinde duramayan bı film. Şarkılar zaten efsane.. Ünlü şarkıları çok güzel yorumlamışlar.
Philosophy
error_outline
Evan McGregor ve Nicole Kidman ikilisi ayrı, müzikleri ayrı bir büyüleyicilikteydi. Zamanına göre çok çok iyi...
MehmetYurdakul
error_outline
Show must go on ... .. .
Gokalpb
error_outline
Aşk filmleri izleyen birisi değilim, çok sevdiğim de söylenemez aşk filmlerini. Müzikal oluşu beni cezbedip izledim. Ama filmin öyle bir dokusu var ki, yeri geliyor seni duvardan duvara vuruyor, acıyı derinlerinde hissediyorsun. Yeri geliyor o ufacık umudun mutluluğa dönüştüğünü içinde yeşerdiğini farkediyor insan. İnanılmaz bir eser, inanılmaz...
EsraG.
error_outline
En sevdiğim film, kısa ve net :) Roxanne'de tüyler diken diken olur...
MadaboutMads
error_outline
Canım sıkıldıkça açıp izlediğim, mükemmel müzikleri,kostümleri,kadrosu olan "Spectacular Spectacular" film.
KuledekiAdam
error_outline
Uh, bayılınılası müzikal. Süper Kadro
cinemarty
error_outline
Bundan iyisi Şam'da kayısı :)
kont.h.es
error_outline
Roxanne diye de bir parça vardır ki, bu filmdeki haliyle, o sahneyle, insanın tüm duygularını harekete geçirir, yerle yeksan eder...
Ovuzo
error_outline
Sinema sinema olalı böyle bir görsel şölen görmedi. Vizyonu son derece geniş bir yönetmenin elinden çıkma, tarifi mümkün olmayan bir deneyim. Kostümleri, makyajı, koreografisi, seçilen şarkıları ile asla unutulmayacak bir film.