Moonrise Kingdom (2012)
Puan
7.6 / 10
Senin Puanın
Oyuncular
Yönetmen
Dil
İngilizce
Ülke
ABD
Süre
94 dakika
Rainbow
error_outline
Wes Anderson imzası olduğu nasıl belli. Resim sergisi gibi mübarek. Evinizi renklendirmeye gelen desinatör gibi... Renk paletleri her zamanki zarafetinde. Vaktin su gibi aktığı masalımsı hikaye. Müthiş.
nomorecookie
error_outline
Wes Anderson'in sahne ve renk secimleri goz doyuruyor her zaman oldugu gibi. Izlemesi keyifli, garipligi eglenceli bir film.
cillembik
error_outline
keyif aldığım bi film olmuş hem film efektleri hem oyuncular filmde olmak istedim
kaptankaptanim
error_outline
Çok iyiydi. Amerikanın kanlı tarihini bilmeyenlerin pek anlayabileceği bir film değil. Film için hiçbir fantastik kırıntı içermeyen ama sihrin varlığını nefes kesecek kadar hissettiren sanatsal bir yapıt demek istiyorum. Bunun pek çok nedeni var. Öncelikle Suzzy ve Sam üzerinden değerlendirecek olursak farklı yetiştirilmelerine rağmen bu kadar kolay uyumlanabilen bir çift diyerek başlamak istiyorum. Biri yetim diğeri ailesi ile büyümüş. Onları bir araya getiren şey aynı ötekileştiriliş içinde bulunmaları. Yetimlerin sitemi hayata ise kızınki ailesine yani insanın hayatı neyse ona. Kurtulmak istedikleri aynı yerleşik düzen hayatı ve yeni bir uygarlık kurma isteği. Kuzgun kostümü başlı başına bir metafor. Zeka, cesaret, hırsızlık, göçebe hayattan duyulan haz, talihsizlik, ölüm, karamsarlık..Kuzgunlar beyaz ve mavi şeylere ayrı bir ilgi duyarlar. Kızın kardeşinden yürüttüğü pikap bunu kanıtlar nitelikteydi. Okul kütüphanesinden çalınan kitaplar aynı şekilde. Kızın sihre olan inancı aslında ona inandığı şeyin gerçekleşmesine neden oldu. Yer yer bunlar Aziz Nicholas(adayı anlatan kırmızı kıyafetli adam) isa(sürekli acı çeken kamp şefi) nuh(adanın ve insanların güvenliğinden sorumlu polis memuru), adalet(avukatlar) üzerinden anlatılmaya çalışıldı ve başarılı da oldu. Köpeğin ölmesi aslında evcil olanın çaresiz ve zayıflığına bir gönderme. Vahşi olan doğada hayatta kalabilir. Tufan gelen sel o kadar sanatsal bağdaştırmalar içinde anlatılmış ki karnımdan yukarı çıkan hissi defalarca kez yaşadım. Aile yok edildiğinde alışkanlıklar, sömürülme, kafes hayatı sonlandırılmış oluyor ama ilginç olan bir detay var ki. Aslında oğlan baba kız ise anne rolünde. Aynı zamanda hayatları benzerlik gösterdiğinden kardeşler. Aynı zamanda sevgili ve aynı zamanda dost. Bu kadar aynı zamandanın sadece iki dakikalık bir sahnede gösterilmesi ise gerçek kabiliyet bence. Filmin ana kuzgunu Wes Anderson mu acaba. Sosyolojik boyutlarda seksist bir yorum olmazsa olmaz; kadın okuldan atılmış pembe kıyafetin içinde, çaresiz ve yardıma muhtaç. Erkek iyi eğitilmiş olduğu için güçlü ve her konuda bilgili. Ama Wes Anderson bunu tam tersine dönüştürüyor. Korkuyu erkeğe, gücü kadına tattırıyor. Suzzy aile baskısından sıkılmış, güveni kırılmış ve yaşamını sorgularken aslında ayağının üzerinde durmak isteyen bir dişi birey. Bu onu aslında anne olmaya itiyor. Çocuğa kitap okuduğu sahnede bunu fazlasıyla görüyoruz. Sam ise devamlı oyun oynarken aslında günümüz büyüyemeyen ve oyun başından kalkmayan erkeklerini simgeliyor. Askeri bir disiplinle büyütülen erkekler adeta bir oyuncak gibi karşımıza çıkıyor. Hepsinin görevi, amacı belli. İlk başta yok etmek iken örgütlenme ile dayanışmanın tadını yaşıyorlar. Tarihi detaylara geçecek olursak ufak bir taburdan tutup asimile edilmiş Kızılderili iz sürücülere(izciler) ve medeniyeti reddetmiş kaçak yerlilere uzanan bir anlam vardı. Yoldan çıkmış olan motor sürücüsü velet daha sonra Ku Klux Klan kıyafetiyle karşımıza çıktı. Konfederasyon generallerinin oluşturduğu bu inanışı savaş bittikten sonra Güney Amerikalıları motorsikler çeteleri olarak görüyoruz. Makası yiyen çocuğun tekrar makas altına yatması ironik değil mi. Klan büyücüsü gibi bir kostümle hem de. Değnek bize bunu gösteriyor. Daha sonra gördüğümüz kale aslında Amerikan süvari birliklerinin yerleştiği kaleler. Onların izci şefi Colonel Nelson Miles ile benzerlikler taşıyor. Aynı zamanda üzerindeki tartan deseninden de hain İrlandalı Katolik Montrose ortaya çıkıyor. Tufanın sadece kötü, bencil insanlara gelmesini beklerken sonunda siyah arabanın üzerine düşmüş gemi pruvası görüntüsü iması güçlü idi. Karanlık yok edildi. Başka bir karanlık gene memur ve avukatın üzerine arabadayken düşmüştü. Sadece kadından bahsettikleri sahnede ufak bir aydınlanma yaşadılar. Kulak zarı, kızlık zarı, bekaretin kaybedilişi sahnesi zaten mest etti. Aynı sahnenin sonunda beyaz gömlekli Bill Murray'nin çadırı yerle bir etmesi. Kolonici solukbenizlilerin Kızılderili köylerine yaptıkları baskınlarla aynı durumu yaşattı. Ama yükselmekte olan ayı kimse engelleyemez. Sihir ayın içinde. Tabi sihrin olmadığı yerde mucizelere inanılıyor bayrak / paratoner sahnesinde olduğu gibi. Ya da çok uzun bir mesafeden sıçramak gibi. Sihir her zaman var önemli olan bağnaz inanışlara kapılmamak mucizenin insandan gelmesini sağlamak. Bireysel mucize tüm dünyayı kurtaracak şey olacak. Sevgiyle..
Celestine
error_outline
İzlediğim diğer Wes Anderson filmleri kadar keyifli değildi. Ama yine de kötü bir film sayılmaz tabi.
Philosophy
error_outline
Renkli ve keyifli, izlerken orada olma isteği uyandıran filmlerden birisi olmuş.
tgckrbck
error_outline
Oldukça keyifli
zeftodeath
error_outline
ben beğendim filmi aga o kadar da bok atılcak bi film değil. sadece değişik biraz ama kimse oyunculuklara laf atmasın onlarda iyi.
Angelopoulos
error_outline
Wes Anderson'ın en kötü filmidir bence. Nerden tutarsam tutayım bir yere oturtamıyorum isyanım bundan.
eskon
error_outline
kötü. oldukça kötü. bu film bir israf.
Semraykut78
error_outline
.
otekiben
error_outline
masalsi cerez... kadro iyi.
Ovuzo
error_outline
Wes Anderson kafası oldukça farklı çalışan bir Amerikalı. Hatta son dönem Amerikan sinemasının yüzakı da denilebilir. Son filmi Büyük Budapeşte Oteli öncesindeki eserini bir kez daha izleyerek yeni tecrübeye hazırlık yapmak gerekli