ben sanderson(nicholas cage) ve sera(elisabeth shue) bu sıradışı filmin sıradışı anakarakterleridir.ben,karısı onu terk ettikten sonra tamamen dağılan ve 'drink to death' felsefesini belleyen bir ayyaştır.sera ise yalnızlıktan sıkılan,merhametli bir sokak fahişesidir.mike figgs bu iki karakterin -ayyaş ile fahişenin- birbirine aşkını ve birbirini olduğu gibi nasıl kabullendiklerini romandan beyazperdeye ustaca aktarabilmiştir.mike figgs'in ve oyuncuların başarısının dışında sera'nın matara fikri de bir hayli başarılıdır.sadece ufak bir şişe aslında filmi tek başına anlatabilecek büyüklükteydi. film hakkında dikkatimi çeken diğer bir şey ise nicholas cage'in oscar töreni sonrası ben sanderson hakkında yaptığı konuşmasıdır:benim için her şeyiyle özgür bir adamı oynamak büyük bir şanstı. bu adam ölmekten korkmuyor. ölümden korkmayan biri, istediği her şeyi yapabilir. ölümden korkmayan biri özgürdür.”
Biraz ağır işleyen ve hayatı diplerde yaşayan bir alkolik ve fahişenin aşk hikayesi. Boğuk ve dramatik bir havada geçiyor film, 95 yılında da bu performansla oscarı kazanan Cage sonuna kadar haketmiş. Son yıllarda bu güzel oyunculuğunu kullanmak yerine para kazanmaya bakıyor gibi pek böyle iyi yerlerde göremiyoruz malesef. 7/10
film hakkında dikkatimi çeken diğer bir şey ise nicholas cage'in oscar töreni sonrası ben sanderson hakkında yaptığı konuşmasıdır:benim için her şeyiyle özgür bir adamı oynamak büyük bir şanstı. bu adam ölmekten korkmuyor. ölümden korkmayan biri, istediği her şeyi yapabilir. ölümden korkmayan biri özgürdür.”