La planète sauvage (1973)Fantastic Planet
Rating
8.9 / 10
Your Rating
Director(s)
Language
French
Country
France
Runtime
72 minutes
Rainbow
error_outline
Çizilen distopya -ki ben bu atmosferi Dali tablolarına çok benzettim -oluşturulan imgeler, alegorik anlatım, caz vari müzik birleşmiş harmanlanmış ve ortaya hiç de sıradan olmayan bir şahaser çıkmış. Bilgili ve bilgisizin çatışması temel alınmış. Diyor ki bak arkadaş bilgili daima bilgisine güvenir ancak üzerine bir şey katmazsa ilerleyemez, gün gelir bu bilgisiz gördüğün de birlikten kuvvet doğar misali güçlerini birleştirip seni alt edebilir. Aman Allah'ım metafora bak. Özgün bir tarzı olan cool bir yapım.
kabasakal
error_outline
Müzik ve çizimleri olağanüstü, ressam bir yönetmenin elinden çıktığı her yerinden belli oluyor. Fragmanına baktıktan sonra diyalog ve olay örgüsü olmayacağını düşünmüştüm fakat enterasan bir hikayesi ve çok naif de bir mesajı var. Ürpertici ya da rahatsız edici gelmedi bana hatta bir çocuğa eşlik edilerek izletildiğinde yaşadığımız dünyayla hayvanlarla ve doğayla ilişkisinin gelişebileceğini düşünüyorum.
Eternity
error_outline
Arada eski Türk filmlerini izliyorum ve müziklerinin aynı dönemlerde çekilmiş birçok yeşilçam filminde kullanıldığını gördüm. Daha önce iki filmde duymuştum ama bu sayı 4-5'e çıktı. Bizim yönetmenleri de bir hayli etkilemiş olmalı.
nocebo
error_outline
garip. garip olduğu kadar güzel ve ürkütücü. çizimler, müzikler ve değinilenler...dönemi göz önünde bulundurun veya bulundurmayın, çok etkileyici. ama yani 1973.. gerçekten de 1973.
kaptankaptanim
error_outline
İlkel insanların yaşamla olan mücadelesi arka planda işlenirken yazarlarına bakacak olursak; Rene Laloux ve Roland Topor ki Roland Topor'un adının yazılmaması büyük saygısızlık. Kendisi dünyaya sürrealist, grotesk, absürt çalışmalar vermiş birisidir ki filmin tasarımı, çizimi Roland Topor tarafından yapılmıştır. Bu arada ben Joko'nun Doğumgünü oyununu okudum ve oradan geldim şuan olduğum konuma. İsimleri araştırdığımızda Nazi dönemine denk geldiğini görüyoruz. Ve bu filmin de aslında gene ezen ezilen çatışmasından çıktığını düşünebiliriz. Nietzsche'nin üst insan kuramı Almanlar tarafından yanlış anlaşılmış ve üst ırk düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu durumu filmde Dev imajıyla ifade etmişler. Film zaten bir Om'un ailesinden koparılarak toplama kampına getirilmesiyle başlıyor olarak yorumlanabilir. Burada Dev'lerin yani Nazi'lerin çocuklarına da aynı düşünceyi aşıladıklarını görüyoruz. Eğitim dedikleri şey aslında Hitler Gençliği / HJ olarak tarihe geçmiş bir Nazi stratejisidir. Çocuklara kontrol etmenin, ötekileştirmenin, nefret etmenin hazzını gösterirler. Ancak çocukluk durumunu çok iyi ifade ettiklerini düşünüyorum. Çocuk aslında dost olmak isterken ailesi tarafından bu düşüncenin yasaklanışı gene bir kontrol düzeni içinde gelişmekte. Hatta Om'a isim takma bölümünde dikkat ederseniz babası Dost ya da Oyunbaz koy diyor. Yani onu dost adıyla da çağırarak bu düşüncene ulaşabilirsin ya da onu sadece oynanacak bir malzeme olarak düşün diyorlar çocuğa. Çocuk Om'la birlikte yatıp kalkmaya başlıyor. Burada gene toplama kamplarındaki Nazi askerlerinin çocukları ile birlikte yaşıyor olması ve aslında tüm olup biteni seyrettikleri; ezilen insanla birlikte yaşadıkları düşünülebilir. Esaret altında olan Om ya da orta sınıftan altta olan varlık, bilgiyi fark ediyor ve bununla birlikte artık yavaş yavaş karşı koymaya başlıyor. Kaçmaya teşebbüs, isyan vb.. Ancak ezenler her zaman teknolojik anlamda daha ileride oldukları için zaten esaret altında olanları kontrol edebiliyorlar. Bilgiyi edinen Om tıpkı Prometheus'ta da gördüğümüz gibi bunu paylaşmak istiyor ve oradan kaçıyor. Daha sonra kendi gibi olmayan özgür Om'larla tanışıyor ve büyük bir ağaç krallığına gidiyorlar. Ağaç için gene medeniyet, dayanışma, çoğulluk anlamı düşünülebilir. Om'a, Prometheus'a olduğu gibi davranıyorlar, cezalar veriyorlar ama bilginin değerini anlamaları uzun sürmüyor. Tabi ki o toplum içinde de gerici ve cahil insanlar var. Teknolojik olarak yenilenmeyi kabul etmek yerine ilkel yollarla saldırmanın daha işe yarayacağını düşünüp yanılıyorlar. Nazi'ler sadece Yahudileri değil, üst insan düşüncesi altında çingeneleri, sakatları, yaşlıları, çocukları, kadınları ve kanun kaçaklarını yani aslında savunmasız ve aciz olduklarını düşündükleri herkesi yok ederek üstün bir ırk yaratmayı hedeflemişlerdir. İyi ki Spinoza'yı bilmiyorlarmış. Om'lar arasında da bir ötekileştirme durumu söz konusu, karanlıklarda gizlenen ve peygamberlerini anlatan Om'ların Yahudiler ve yaşlı kadının yönettiği Om'ların çingeneler olduğunu düşünebiliriz bu noktada. Daha sonra bilginin eğitime dönüşmesine tanık oluyoruz. Bu gelişim sürecindeki semboller çok önemli. Örneğin bıçak sesleri gelen bitkileri, toplumun dişlerini göstermeye başlaması, besili balkabaklarının doygunluk, sivrilen bağırsak gibi görünen beyin köprüsünün zeka, kapalı kutunun cehalet, yeşil dumanın gaz odalarındaki durum, tablet püskürten bitkilerin havan topları, uçan yaratığın uçak, füze vesaire olduğunu görüyoruz. Bu anlamda da eklektik yaklaşmak lazım aslında her şey pek çok şey anlamına geliyor. Örneğin Dev'lerin gözleri yalnızca inançları doğrultusunda görebildiklerini, hareket edebildiklerini anlatıyor bize. Meditasyona çok zaman ayırmaları başta inanç gibi görünürken sonlara doğru ezenlerin yani Dev'lerin sefaya ne kadar düşkün olduklarını anlatıyor. Tarihi anlamda gene Swing gibi müziklerin yasaklanması ve sadece Alman klasiklerini ya da marşlarını dinlemenin serbest olduğu bir gönderme sunuyor bize. Gericiler cehalet karşısında, çingeneler yoksulluk karşısında ve haydutlar da kanun karşısında ayakta kalamayıp çökerken isyancı örgütlenmiş Om'lar ise dayanışmanın ve askeri gücün önemini fark ediyorlar ve üremeye başlıyorlar. Tabi ki bu noktada Devlerin bir konseyine tanık oluyoruz bunu gene Nazi Partisi olarak düşünebiliriz. Kendi aralarında artık eğitilen, esaret altında olan Om'ların kaçabileceği ve onlara karşı bir risk olduğunu düşünmeye başlıyorlar ve Om'ların evcilleştirilemeyeceğine yok edilmeleri gerektiğine karar veriyorlar. Başından beri gülünç durumda, basit varlıklar olduklarını anlatmak için evcil Om'ları hep soytarı, palyaço kıyafetleri ile görmüştük artık mücadele ile özgürlüğe ulaşacağını bilen Ana karakterimizi yeni dikilmiş erkil düşünceyi yansıtan kıyafetlerin içinde görüyoruz. Daha önce Om'ların Devler tarafından dövüştürüldüğü bir sahnede şarkı söyleyerek onları eğlendiren bir Om'un diğer Om tarafından kabul edilmediğine şahit olmuştuk. Bu kez bu çabanın, umutla ve dayanışma ile birlikte yeşererek meyve verdiğini görüyoruz. Devlerin tüm stratejisi deşifre edildiğinden Om'larımız artık Nazilere karşı daha bir dirençli ve teknolojik gelişmelerden de haberdar. Hatta Guliverdeki romantikliğe benzettiğim bir Dev'in iplerle yere indirilmesi sahnesi çok hoşuma gitti. Ancak bu romantik düşüncenin pek fayda etmediğini gördük çünkü gerçekçilik daima romantiklikten daha ağır basmıştır. Sonuçta da aslında askeri güç, siyasi güç ya da dini güçten çok aslında inancın daha güçlü olduğunu anlayıp inançları körelmiş Devlerin artık dünyayı göremediği, kabullenmediği bir konuma geliyoruz. Om'lar inancı kaybedilen toplumların daha çabuk yıkılacağını anlamış oluyor. Film boyunca sunulan distopyanın içinde anlamadığımız çok fazla kelime görüyoruz ama tabi bunların gerçek dünyadaki toplum, mülkiyet, ev, aile, uzay, evren gibi kavramlar olduğunu ancak sembolleri yorumlayarak ve eleştirel düşünme ile kavrayabiliyoruz ki bu noktada bilginin önemi bir kez daha vurgulanmış oluyor. Film içinde gene Les Escargots filmine bir gönderme vardı orada da gene ekonomik buhranın gelişinin ezen ezilen ilişkisi üstüne olduğu bir durum söz konusuydu. Gelen felakete önceden görünmesine rağmen bir önlem alınmazsa daha doğrusu basit bulunursa bir yıkım gerçekleşir düşüncesi hakimdi. Bunu feodalitenin bitim noktasında Burjuva'nın Aristokrat sınıfın önüne geçmesine ve Aristokratların hiçbir çabada bulunmamasına da bağlayabiliriz. Algıladım, tasarladım, anlamlandırdım, ilişkilendirdim ve en önemlisi çok eğlendim ve aktarmak istedim.
Eternity
error_outline
Bu filme nasıl yorum yapmamışım bu güne kadar ! 5 sene önce falan izledim ilk, hala düşününce o sayko müzikleri geliyor aklıma ve etkisine giriyorum. Dönem itibarı ile müthiş müzikleri olsun, senaryosu olsun, fantastik çizimleri olsun tam anlamıyla epik bir başyapıt ve bu dünyadan değil diyerek nitelendirebileceğim bir düşüncenin ürünü. Eğer bu etkileyici ütopyadan henüz haberdar değilsiniz, şimdi oldunuz diyorum ve hiç bekletmeden izlemenizi tavsiye ediyorum.
b.u.r.c.u
error_outline
Muhteşem bir zekanın ve hayal gücünün ürünü.Konu ve karakterler hafif iç ürpertiyor;renkler ve çizimler çok güzel ve orjinal.Her şeyi tersine döndüren distopik filmleri insanları biraz da olsa empati yapmaya yönelttiği için çok seviyorum.Farklı olanı kabul etmenin,evrendeki her canlının yaşama hakkına saygı duymanın,beraberce barış içinde yaşamanın önemini vurgulayan bir film bence.Ayrıca oyun olsun diye karıncaları öldüren küçük çocuklar geldi aklıma izlerken..en büyüğünden en küçüğüne kadar nefes alan tüm canlıların hisleri olduğunu,onların da korktuğunu ve acı çektiğini unutmadan yaşamalıyız,bunları çocuklara da öğretmeliyiz..bir karıncayı da bir bitkiyi de incitmeden önce durup düşünmeli..
KafkaLoz
error_outline
bir animasyon filmini defalarca izleyip anlama yoluna gitmeyi sectiren filmdir. ya cok vurucu yerler var filmde. hangi birini tam anladim da anlatayim burada.. kesinlikle izleyin.
otekiben
error_outline
kısa zamanda çok fazla şey anlatan ürkütücü bir başyapıt...
bahmetp
error_outline
hayal gücünün sınırları olmadığını gösteren bir animasyon. farklı bir dünya ile etkilerken aynı zamanda o dünyadaki insanın roluyle de bir çok şeyi düşündürüyor.