Kiz Kardesler (2019)A Tale of Three Sisters

Aslında babalarının da tabiriyle üç nankör kızın hikâyesi bu. Taşra hayatının olası gerçeklerini izliyoruz. Oyuncular kendilerini rollerine o kadar iyi adamışlar ki, göze batan tek bir kusur yok. Çok doğal. Emin Alper güzel bir gözlem yapmış ve bunu da sinemaya aktarması isabetli olmuş. Yüreğe dokunan bir dram.

Filmin Emin Alper filmi olduğunu unutmuşum, sıkıcı, sıradan içi boş bir şeyler bekliyordum. Muazzam film olmuş. Filmin finali yönetmenlere ve senaristlere ders niteliğinde müthiş olmuş. Biraz destek sağlanırsa dünya sinemasında ülkemizi anlatan bir yönetmen daha kazanırız.

Dedemin anlattığı üç nankör kızın masalını anlativerem mı size?

Show spoiler

Bildiğimiz bir yer gibi ama tam da değil. Bir yandan of tam ne kafa dinlenir burada havası bir yandan da insan burada 3 gün dayanamaz tepkisi.Hikayesiyle, karakterleriyle anında bağlanıyorsunuz filme. Hele kızların rolleri o kadar gerçekçi ki çarpıyor resmen. Ben en çok babaya şaşırdım, yani şaşırmaktan kastım gerçekçi bir çatışma var evet ama sevgisi de olan biri gibiydi. Değeri bilinsin isteyeceğimiz Türk sineması örneklerinden..

Doktora bir küfürler ettik ki yani oyuncunun kulağı çınlamamıştır inşallah ayıp olur adama

Show spoiler

Son zamanlarda izlediğim en iyi dram filmi diyebilirim. Baştan sona hikayesine, dokusuna, gerçekliğine hayran kaldım. Film giriş sahnesinden itibaren zamanın mekanın bilinmediği dış dünyayla irtibatın sadece bir araçla sağlanabildiği ütopik bir gezegen hatta terk edilmiş, unutulmuş bir gezegen hissi oluşturan bir o kadar da gerçek bir yaşamın içine girmemizi sağlıyor. Aracın köyden uzaklaştığı bir sahne vardı ki dağların büyüdüğü köyün gittikçe küçülüp o dağların arasında kaybolduğu. Bu o köyün sadece orada olduğun sürece var olduğunu oradan uzaklaştığında aslında öyle bir yerin hiç olmadığı hissi uyandıran oradakiler adına hüzün dolduğun bir ana sokuyor...En çok beğendiğim kısmı ise hikaye öyle güzel akıyor öyle yaşamdan bir parça gibi ki. Karakterler evet bir yere toplanıyor ve her birinin yaşadığı bir geçmişi bir olayı var ve bunu görsel olarak izlemektense karakterler arası çatışmalarla, diyaloglarla hayatın doğal akışında bunu izlemişçesine hayal ediyor olmak, anlamak bu inanılmaz bir senaryo gücü ve seyircinin yorumuna bırakılmış açık bir kapı olarak görüyorum ve bunun görsel olarak bir şey anlatmaktan çok daha zor olduğunu düşünüyorum. Karakterler hem hikayeleriyle hem oyunculuklarıyla çok iyi yorumlanmış, gerçekçilik kısmının temelini oluşturuyor. Yayık sahnesi, her ne kadar şivelere takılsam da rakı sahnesi, kardeşlerin çatışmalarının olduğu sahneler seyir keyfi yüksek sahnelerdi. Yer yer üzüldüğün, kızdığın , anlamaya çalıştığın gibi gibi en fazla birbirinden uç duyguyu yaşatan ise Veysel diki delilik halinin getirileri diyebilirken asıl deli olan kadının taklaları ise bence onun o köyden o sıkışmışlıktan uzaklaşmasını sağlayan aracı, arabası gibiydi. Filmin her sahnesinde filmi ve bilinçleri diri tutacak gerilim ögesi de çok iyi işlenmiş hatta yer yer yerini korkuya bile bırakacak cinstendi. Çok fazla söyleyecek şeyi olan yazdıkça eksik kalan, dolu dolu izlenmesi mutlaka gerekli Emin Alper'in en sevdiğim filmi olarak yerini aldı diyebilirim.

Film, uzun zamandır özlemini çektiğim bir yakınlık tadındaydı adeta ve temeli gerçekliğe değil de hayale dayalı idi sanki tarif edemediğim . Halbuki kim isterki hayatını öyle bir köyde geçirmek. İşte film tam da burda bir kilit oluşturuyor. Yaşanılası bir şehir hayatına karşı tüm sadeliği ile köy yaşamı. Bu zorunlu arada kalmışlık film de seyirciye güzel yansıtılıyor ki benim de hissettiğim tam olarak bu. Görsellik , renk tonu ve yerel ağız birliği dışındaki oyunculuk gayet başarılı idi. Tavsiye ederim. Ben sevdim...

Filmi gerçekten beğendim. O kadar güzel bir doğanın korkunç bir şekilde seyirciyi hapsetmesi, normal şartlarda "ahh buralarda yaşamak vardı " diye tepki verilecek bu doğa harikasının, film ilerledikçe kaçmaya çalışılan bir kabusa dönüşmesi en etkileyici kısmıydı filmin. Diyaloglar, o üç kız kardeşin çaresizliği de elbet insanı oldukça etkiliyor ama aynı etkinin kaç katını doğayla vererek mükemmel bir dram yaratmış Emin Alper. Gereksiz bulduğum, gerçekliğe ket vuran sahneler de vardı ama ben o etkiden kolay kolay çıkamadığım için düşünecek halde değildim. Bir de bazı olaylar karakterleri daha önce tanıyormuşuz da ne olduğunu zaten biliyormuşuz gibi yarim yamalak verilmiş. O bir sinirime dokunmadi değil. Taksit taksit açıklayacak gibi oluyor, yine bir soru işareti hoop başa dönüyoruz. Bu beni gerçekten rahatsiz etti. Bu güzel drama gizem katmaya pek de gerek yoktu sanki. Ağız farklilari her zamanki gibi yine var. Aşağıdaki yorumda yönetmenin özellikle seçtiğini okudum da pek yutmadım açıkçası. Daha hiçbir türk filminde aynı yöreye ait konuşma duymadım. Muhtemelen oyuncu sıkıntısıyla alakalıdır diye düşünüyorum. Yine de oyuncular çok iyiydi. Hele iki küçük kız daha bi parladı gözümde. Genel itibariyle beğendim,tavsiye ederim.

Dün Rexx sinemasında ilk gösteriminde izleme şansım oldu. Emin Alper film sonunda soruları da yanıtladı. Filmi oluşturan ilk fikir "besleme" dediğimiz kadınların ve genç kızların hayatına odaklanmak istemiş ve bu yol onu taşraya bir köye götürmüş. Masalsı bir anlatıma sahip. Anlatım dili çok akıcıydı. Önceki filmlerinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Filmde mekan ve zaman meselesi hakkında sorular soruldu Emin Alper'e. Çünkü filmde köyün neresi olduğu hakkında bir bilgi verilmiyor ve oyuncuların kullandığı şive karışık kullanıldığı için tam olarak bir fikir de vermiyor izlerken. Emin Alper bunu bilerek yaptığını, kendi masalsı dünyasını oluşturmak istediğini söyledi. Filmde telefon, tv, herhangi bir teknolojik araç (doktorun arabası dışında) kullanılmadığından zaman kavramıyla da alakalı net bir şey söylemiyor film bize. Benim özellikle değinmek istediğim yerler bunlar oldu. :)

Show spoiler