Bütün dünyayı sevgi kurtaracak. Evet, sevgi. Düşünsenize bir sabah uyanıyorsunuz ve şehrinizdeki bütün köpeklerin toplatılarak bir adaya alındığını öğreniyorsunuz... Yetişkinlere hitap eden güzel bir animasyon, sanırım Japonlar bu konuda bayrağı devretmeyecekler. Özellikle seçilen müzikler ise bir başka güzel... Verdiği mesajlar ve küçük pilotun köpeğine duyduğu sevgi güzeldi. Ayrıca film boyunca sadece bir tane sarılma sahnesi vardı, bu sahneyse bir insanla köpeğin sarılmasıydı...
Wes' ten bir başka stop-motion daha...İstenmediği için toplanan köpekler, virüs bulaştırır bahanesiyle çöp adaya gönderiliyor ya aslında bu fikri ortaya atan korkak, bencil dalkavukları atmak lazım buralara... Yine güzel mesajlar vermektesin, seviliyorsun Wes ?
ara ara başarılı dialoglar ve göndermelerle hayran bıraksa da genel olarak sıradan geldi hikaye. hızlandırılmış finalleri sevemiyorum. çekim tekniğine ve ayrıntılara söylenecek bir söz yok, wes anderson alametifarikası.
‘insanoğlu en yakın dostuna karşı’ izlediğim en başarılı animasyonlardan olan ısle of dogs,komedinin yanında bol bol da politik göndermeler içeriyor.ilk on dakikasında kolayca bu bir wes anderson filmi diyebileceğiniz bu animasyon yönetmenin mr.fox filminden sonra çektiği ilk stop-motion yapım olarak bilinir.seslendirme kadrosunda bryan cranson,edward norton,bill murray,harvey keitel,scarlett johansson,greta gerwig gibi birçok yıldız içeren film kesinlikle izlenmesi gereken modern bir başyapıt.
Öyle bir sevmişim ki. Evrensel sorunlara değinmesi yanı sıra. Duyarlılığı ötesinde detayları ile etkiliyor. Köpek isimleri ile tarihsel, kültürel ve sosyolojik semboller ve eleştirilerde bulunması muazzam bir zekanın göstergesi. Örneğin Jüpiter'le başlaması bir ritüel bir efsane ile bağdaşacağını hissettirdi. Oracle adı ile geleceği görebilen Jüpiter'in sadık yardımcısı Merkür'ü (yunan mitlerinde Zeus ve Hermes olarak geçerler) görüyoruz. Nutmeg'in sonradan ikilinin yanında görünmesi ile Venüs/Afrodit'e bir atıf olduğunu sezinlemek mümkün. Aşk yaşanma detayı, cinselliğe duyulan haz da bunların göstergesi. Bir köpeğin adı Jüpiter olamaz mı neden bir anlam arıyorsun diyenlere de şunu söyleyebilirim. Kahramanlarımızın ilk durakları olan üzerinde denizaltı bulunan dağ post modern bir Nuh tufanıdır. Bunun bir efsane ya da mucize olduğuna inananlar vardır. Aynı zamanda bu tufan Gılgamış gibi mitoslarda Ziusudra ,Utnapiştim, Deukalion diye geçer. Gene bir mitos eleştirisi. Mitlerdeki Nuh, ölümsüzlük veren bir ot yer, filmde Olympos'ta içtikleri sarı sıvı Ambrosia adı verilen tanrıların içtiği bir nektardır. Kehanet, güç, gençlik, mutluluk, enerji ve en önemlisi olan yara almama gibi etkileri vardır. Bu da bahsettiğim ölümsüzlük otuna bir göndermedir. Oracle adı ile aynı zamanda kehaneti konuşturan yani kahin benzetmesi yapılmıştır. Yunan mitolojisinde Delphi kahinleri olarak karşımıza çıkarlar hatta en ünlü isim Teiresias'tır. Gelelim beş köpeğe. Boss, Duke, Rex, King bu dördünü Chief'ten ayırmamın nedeni liderlik ve dünyayı paylaşamama benzetmesi aslında. Boss, Amerikan lise spor takımlarındaki zorbaları, Duke, demokrat burjuva düzenini, King monarşistlerin kutsallığını ve Rex de Tyrannosaurus Rex yani T.Rex adı ile büyüklük, güç gibi olguları simgeliyor. Chief ise sokak köpeği statüsü ile bu sınıfsal yapıların en altını simgeliyor. Lideri işçi sınıfı olarak yüceltiyor. Dikkat ederseniz Şef hiçbirine söz geçiremiyor. Hep ev hayvanı olmakla övünen, sözde evcil olan nazikler. Masum ve insancıl görünüşlerinin ardında gene bir burjuva demokrasisi fikri yatmakta. Politik bağlamda düşünürsek oya katılmaları ve hep kendi dediklerini sokak köpeğine yaptırmaları kapitalist bir düzeni ifade ediyor. Teleferikte dikkat ederseniz sadece çocuk ve Şef aynı yöne bakıyor diğerlerinden ayrılıyor. Diğerleri sanki haşhaş çekmiş, lüksün ve şaşanın peşinden gitmiş gibi renkli, tehlikeli bir tünele giriyorlar. Oy hakkı istedikleri sırada susturuluyorlar. Daha sonra çocuk, masumiyeti ile şefi yıkıyor. İşçi sınıfı temize çıkıyor. Hep ısırmaktan yana. Vahşi olmayı itaat etmemeyi bir duruş olarak benimsemiş. Nutmeg daha sonra Şef'e zaten uslu duranları sevmem dediğinde Venüs / Afrodit düşüncesi değişiyor. İşçiden yana olduğu anlaşılıyor. Demek ki Demeter. Spots'un iyilik meleği olmasıi her koşulda yardıma hazır olması, gözünü kurban vermesi bunlar da hep ritüelistik ve mitlere dayalı şeyler. Öte yanda metropol'de neler oluyor? Kobayashi bir diktatör ama tüm diktatörler gibi bir kukla. Arkasında general, mafya, endüstri ve bürokrasi var. Filmde komplo teorisi içinde sırası ile War Criminal(savaş suçlusu), Paid Assassin(Paralı Suikastçı), Robotics Profiteer(Robot İmalatı ile vurgunculuk, fırsatçılık) ve Health Code Violator(Sağlık Kodu İhlali) hepsinin kediye bir düşkünlüğü var. Gene antik çağlardaki şeytanlık, kötülüğe tapınma ifadesi. Arkalarında kim var Binbaşı ama gizli bir kimlikte. Tarihin kendisi aslında. Müzikleri düşünecek olursak fütüristik bir tema ile karşılaşıyoruz diyebiliriz.. Zaten robot köpeklerle, kimyasal giysi giymiş yakalayıcılar, teknoloji ve makineleşmeyi sunuyordu. İnsanlığın en iyi dostu ile örgütlenmesi de teknolojinin karşısına insanlığın çıkarılmasıydı. Dövüş sahnelerinde bu çok barizdi. Bunu da gerçekten dövüşerek, mücadeleyi terle ifade ederek yapıyor film. Kavga olgusu ile politik duruşunu ortaya koyuyor. Filmdeki bu politik eleştiriler görmezden gelinmemeli işte o zaman film dijital bir sanat eserine dönüşüyor. Tek kelime ile kusursuz bir başyapıt. Hükümetin bir azınlığı sayısız yola başvurarak marjinalleştirmesi ve öteki ilan etmesi aslında. Megasaki / Nagasaki benzetmesi ile nükleerin yıkımını hatırlatıyor. Filmin başından beri insanın en iyi dostu kim sloganı kedi ve köpek ile sınırlandırılmayıp köpeğin içinde çeşitleniyor. İnsanın en iyi dostu insan değil. Bu nasıl bir düş kırıklığıdır, hayat gerçeğidir. Çaktırmadan dostumuz tüketim, güç, saldırganlık ya da konum da değildir diyor. 20 yıl sonrayı anlatan distopik bir dünyadan eksiksiz bir işleme ve kusursuz siyaset fantezisi.. Wes Anderson büyüksün.
Stop-motion animasyonları sevmem o yüzden buna da beklentisiz başlamıştım ama ilk dakikadan kaliteli bir film olduğunu hissettiriyor ve sonuna kadar keyifle izledim. Yılın en başarılı animasyonlarından diyebilirim. Bir çok büyük ismi de barındırıyor bünyesinde. Filme dair tek yanlış bulduğum şey Japonlar'ın bu kadar sarı olması.Japon'dan çok Çinli'ye benziyor karakterler fakat yine de tabi bu seyir keyfine zarar veren birşey değil. 8/10
HARİKA! izlediğim ennn iyi animasyonlardan.Bence en iyi stop motion animasyon.Çoook beğendim.İlk dakikadan içine çekiyor bir dakika sıkmıyor,aksiyonu,hikayesi çok iyiydi.Wes Anderson bol göndermeli kaliteli ve en iyi filmini yaratmış.Bu yıl için,beklediğim animasyonlara da bakarsam bu film zirvede şuan.Kesinlikle tavsiye:)
Beklediğime değdi. Wes Anderson sinemasının üst sıralarına adını yazdıracak bir yapım olmuş. Japon kültürüne biraz daha yatkın olanlar eminim daha çok sevecektir. İzleyin derim.
Düşünsenize bir sabah uyanıyorsunuz ve şehrinizdeki bütün köpeklerin toplatılarak bir adaya alındığını öğreniyorsunuz...
Yetişkinlere hitap eden güzel bir animasyon, sanırım Japonlar bu konuda bayrağı devretmeyecekler. Özellikle seçilen müzikler ise bir başka güzel...
Verdiği mesajlar ve küçük pilotun köpeğine duyduğu sevgi güzeldi.
Ayrıca film boyunca sadece bir tane sarılma sahnesi vardı, bu sahneyse bir insanla köpeğin sarılmasıydı...
izlediğim en başarılı animasyonlardan olan ısle of dogs,komedinin yanında bol bol da politik göndermeler içeriyor.ilk on dakikasında kolayca bu bir wes anderson filmi diyebileceğiniz bu animasyon yönetmenin mr.fox filminden sonra çektiği ilk stop-motion yapım olarak bilinir.seslendirme kadrosunda bryan cranson,edward norton,bill murray,harvey keitel,scarlett johansson,greta gerwig gibi birçok yıldız içeren film kesinlikle izlenmesi gereken modern bir başyapıt.