İçimde kavrulan bir parçayı her karesinde yüzüme vurup zihnimi tetikleyen bu filme, o parçamın küllerini serpiyorum ve küllerin üzerinde gözyaşlarımla bir "zambak" bahçesi yetiştiriyorum.
ben etkilendim. bilimsel açıdan bekleneni veremedi diye düşünürken, izleyiciye bilimin de bir yere kadar olduğunu anlatmak istemelerini anladım. hoş. 7/10.
"atomlarım atomlarını hep sevdi"... Özellikle çok farklı konusu olan ve çok ters köşeye yatıran bir filmdi klasik aşk filmi diye başlayıp neredeyse tam zıttı yöne evriliyor, replikler çok iyi, benim kültlerim arasına girdi.
insanın bir çift gözü tekrar görebilmek için yaşadığı o hisler o mücadele ve geçib bitmeyen dipteki aşk
''Büyük patlama olduğunda evren’de bir araya gelip sıkışmış bütün atomlar tek noktadan dışarıya doğru patladı. benim atomlarım ve senin atomların kesinlikle birlikteydi. kim bilir, 13,7 milyar yıl içinde kaç defa daha bir araya gelmişlerdir. Benim atomlarım senin atomlarını tanıyor ve hep tanıdılar. atomlarım atomlarını hep sevdi. “ :) Mükemmel bir film :)
Konu itibarıyla farklı olduğunu söyleyebilirim. Ben ilgi uyandırıcı buldum. Ancak filmin işleniş kısmında sıkıntılar var bence. İşin bilim - kurgu yönü oldukça zayıf kalmış bu yüzden daha çok felsefe türü bir film diyebilirim. Oyunculuklar da sade ve yalındı, bence olması gerektiği gibiydi. Bir bilim kurgu filmi beklentisiyle izlerseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Benim için izleyip geçtiğim orta halli bir yapım oldu. 6/10
Bir filmin içine romantizm, gizem, gerilim, bilim-kurgu, din nasıl sığdırılır sorusunun cevabı olmuş. Duygusal kısımda çok etkilendim(klasik kız diye düşünmeyin izleyin hak vereceksiniz:D) Bilim kısmı da insanı sorgulamaya sevk etti sadece acaba sonu daha ileri seviyeye taşınabilir miydi diye düşünüyorum çünkü bittiğinde kalakaldım devamı varmış gibi hissettirdi yine de izlenir bu film :)
Filme zaten konusundan dolayı hevesle başlamıştım. Sonra 5. dakikada The Dø- Dust It Off'u duyunca hevesim iki kat arttı. Kendimi biliyorum; normalde bu filmden fazlasıyla etkilenmem ve bana hissettireceği ruh halinden uzun süre çıkmamam gerekirdi fakat olmadı, dümdüz izleyip kapadım. Konu, gidişat tarzı gibi detaylar gayet hoş olsa da eksik gelen şeyi anlayamıyorum.
Sofi'nin ''Solucanlar görme duyusuna sahip değilse ama bazıları mutasyon geçirerek bu duyuyu kazanabiyorsa bazı insanlar da aynı şekilde mutasyon geçirerek diğer insanların hissetmediği şeyleri hissedebilir.'' dediği kısım favori replik şeridine yazmaya değerdi.
Biraz sabırsız davranıp ilk yarım saati içerisinde sıkıldığım ve kapattığım bir filmdi kendileri. Kara listemin bir köşesinde duruyordu. Çevremden sürekli olarak tepki alınca bir şans daha vermem gerektiğini düşündüm ve yeniden izledim. Ne yalan söyliyim YANILMIŞIM. İlk bölümünde yine sıkıldım açıkçası ama sabretmek gerekiyormuş. Film basit bir aşk filmi gibi gelmişti fakat 45 dakika civarı beklerseniz bambaşka bir film haline dönüştüğünü göreceksiniz. Aşk, bilim kurgu, gizem, felsefe, din... Hepsini sığdırmışlar bir filme. İzlerken insanı düşünmeye sevk eden bir yapısı var. İnanç konusunda alışılmışın dışında bir pencereden bakmaları da bunda büyük bir etken. Hep bilimin inançları çürütmesinden bahsedilir. Peki ya inanç bilimi çürütürse ne olacak? Bu filmin klasik tek taraflı düşünce tarzını ezip geçtiği nokta bence tam da bu. Tüm bunların dışında müziklerinin güzelliğini de ayrıca vurgulamak istiyorum. Oyunculuk konusunda beni daha çok etkileyen ufaklıklar oldu. Tamamen saf bir oyunculuk.. :) İzlemenizi tavsiye ediyorum. Filmin sonunda ekstra bir bölüm var orayı da atlamayın. Bende bir devam filmi beklentisi uyandırdı açıkçası. Son olarak eklemeliyim ki sabır önemliymiş öyle yarısında kapatıp geçince olmuyormuş. Benim yaptığım hatayı siz de yapmayın. Şimdiden iyi seyirler :)
Emek ve kaynak ziyanı