Bu filmde bir kez daha gördük ki ana karakterler ne kadar iyi oynarsa oynasın yan karakter olmadan film güzel olmuyor. Filme gelince konusu ve işleyiş güzeldi. Ara ara saçma sahneler olsa da izlettiriyor. Şans verilebilir.
İlk yarısında gayette güzel izlettiriyor.Sonra beklediğiniz gibi ilerlemiyor bir üzülüyorsunuz bırakasınız falan geliyor.Son dakikada gelen altın vuruşla BİNGO! Kafa dağıtmalık izlenir.
Kadının ölmesiyle rahat bi nefes aldım ne yalan söyleyeyim.Yanımda olsa parçalardım heralde o kadar sinir oldum.
İlk yarısı güzel olan filmi ikinci yarısıyla nasıl mahvederiz 'e dönüşmüş, klişe dinsizin hakkından imansız gelir konulu. Oyuncuların mükemmelliği bile kurtaramamış. Ortalama.
Netflix kendi izleyicisine film yapmış ve yaptığı diğer filmleri düşününce ortalamanın bir tık üstünde olmuş. Fakat film az biraz sinema kültürü olan birinin beğeneceği şeyler vaat etmiyor -oyunculuklar kotarmış hatta filmi bence-
İzlerken keyif aldığım bazı yerleri oldukça hoş bulduğum bazı yerleri de çok klişe ve vasat bulduğum ama genel anlamda oyunculuklarla da seyir zevkiyle de ortalama standartlarımda beğendiğim bir yapım oldu
Yani bıktık artık bu kuzu-aslan benzetmesi üzerinden sözde sistem eleştirilerinden ya da dokundurmalarından. Bir kere bu benzetmenin kendisi üzerinden bir sistem okuması yapmak “jungle-rules” muhabbetini sorgulamaksızın, bir önkabul olarak içselleştirmek sürecinden geçiyor. Aman ne güzel bir şirket birliği aman ne uslanmaz bir hırs aman ne hoş hakettiğini buldu gibisinden bir son. Filmde belki de kayda değer tek nosyon homoseksüel çiftin kapitalist bireyler olarak asla dur dememeyi bilmek bunu yönetmenin UN eleştirisi kapsamında bir “feminization” eleştirisi olarak ele almak istiyorum, onun dışında 1 saat 59 dk’da ne mi izledim? Kör göze parmak biçiminde anlatılan American Dream ve zımbırtıları, halihazırda bu kovuşturmanın bir “cüce” ve “sarışın kadın&esmer kadın” birlikteliğinde bir “mücadele” öyküsüymüşçesine sunulması -ben gördüğümün aktarıcısıyım- bana inanılmaz banal geldi. Bıktık artık bu Amerikan rüyasının bitmek bilmez hırsını izlemekten, sistem eleştirisi böyle yapılmaz; yaşlıların “biriktirdikleri” emek üzerinden köpekbalıklığı yapılması fikri kapitalizmin sınır tanımayan alan açlığı üzerine “orijinal” bir fikir gibi dursa da bunu zaten emekli maaşı dediğimiz kavram ve biriktirme ile mülk arasındaki bağlantı üzerinden göz önünde bulundurmak çok da matah bir şey değil, onun dışında “I care, i care a lot” sloganı bile tek başına, gümbürtü koparmadan çok daha yoğun bir alt metine sahip: neyi önemsediğimiz kadar önemsemediğimiz üzerinde şekillenen. Ay beğenmedim ya, bu kadar sığ iş yapılır mı!
Gone Girl (2014) filmini izleyenler Rosamund Pike oradan çok iyi hatırlar :)) Gone Girl'deki gibi olmasa da yine bildiğimiz gibi psikopat, sinir bozucu, gıcık rolünü layıkıyla çok güzel oynamış. Güzel temposu var. Sonuna kadar izletiyor. Hadi canımlı, sıkıntılı, mantık hatalı kısımlar yok değildi ama sinirim bozula bozula ne güzel izledim.
Düşünsenize aklınız başınızda ama yasal yollarla her şey usulüne uygun bir şekilde soyup soğana çevriliyorsunuz ama kanıtlayamıyorsunuz. Delirmenin tam yeri. Gone Girl'deki gibi bir son olmasa da en sonunda içi soğutuyorlar.
Filme gelince konusu ve işleyiş güzeldi. Ara ara saçma sahneler olsa da izlettiriyor. Şans verilebilir.