hikayesine saygı duysamda, yarı gerçek yarı 3 boyutlu sahnelerle; yeterli olmayan aksiyon ve senaryo eksikliğini giderme çabaları ve kopuk-kimi zaman ilerlemeyen, bağlantısı kurulamayan noktalar olan bir film.izlenilebilecek bir film ama ötesi değil bence.
Hugo, hayattaki amaçlarımızı düşündürürken, bize tutkularımızın peşinden gitmeyi öğütlüyor. Belki de en çok sevdiğimiz ve vazgeçemeyeceğimiz işi yapmak bizim hayattaki amacımızdır. Hadi gelin öyle bir iş yapalım ki, o işi iyi yapmakla kalmayalım; yaptığımız şeyle dünyayı değiştirelim.
Yeter mi peki? Hayır. Birilerinin de hikayemizi anlatması gerek. O hikayeler anlatılmadan, dünya tam olarak değişmiyor. İşte Hugo'nun arkadaşı Isabelle sayesinde, hem Hugo'nun hem de George Melies'in hikayesi bize ulaşıyor. Finaldeki sahneye dikkat. Isabelle elindeki deftere yazmaya başlayarak, bence kendisi de hayattaki amacını buluyor. Sinema yapanlar, yazarlar... Hikaye anlatıcılarının hepsi. Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Film, Brian Selznick'in çocuk kitabından uyarlama. The İnvention of Hugo Cabret, İngilizce ve Türkçe olarak kitapçılarda. Okumak isterseniz...
Hugo öyle herkesi çarpacak bir film değil. Tuhaf bir kopukluğu var filmin, hatta ilk yarıda film sanki ilerlemiyor gibi hissediyorsunuz. Ama ben derim ki, sadece film izlemekle değil, sinema sanatıyla da ilgileniyorsanız, Hugo'yu mutlaka görün. Her şeyden önce büyüleyici güzellikte üç boyutlu sahneleri için. Özellikle filmin ilk beş dakikasında, kameranın hareketleriyle, adeta diğer insanlarla birlikte 1930'lu yılların Paris'indeki o tren istasyonunda günün başlamasına tanık olmak harika bir duygu. Tabii filmi sinemada izlemek gerektiğini bir kez daha vurgulayayım. İkinci olarak, film sinemanın ustalarına, özellikle de bugünkü sinemanın temellerini atan, sinemada pek çok ilki gerçekleştiren George Melies'e bir saygı duruşu niteliğinde. Aslında bir sihirbaz olan George Melies, 34 yaşında Lumier kardeşlerin bulduğu sinematograf makinesinin bir benzerini yaparak, onlarca film çekmiş. Sinemada özel efekti kullanan ilk yönetmen olarak biliniyor. Hugo, onun filmlerini de bize tanıtıyor ve bir tek insanın hayatta ne kadar çok şeyi değiştirebileceğini hatırlatıyor.
Hugo, hayattaki amaçlarımızı düşündürürken, bize tutkularımızın peşinden gitmeyi öğütlüyor. Belki de en çok sevdiğimiz ve vazgeçemeyeceğimiz işi yapmak bizim hayattaki amacımızdır. Hadi gelin öyle bir iş yapalım ki, o işi iyi yapmakla kalmayalım; yaptığımız şeyle dünyayı değiştirelim.
Yeter mi peki? Hayır. Birilerinin de hikayemizi anlatması gerek.
O hikayeler anlatılmadan, dünya tam olarak değişmiyor. İşte Hugo'nun arkadaşı Isabelle sayesinde, hem Hugo'nun hem de George Melies'in hikayesi bize ulaşıyor.
Finaldeki sahneye dikkat. Isabelle elindeki deftere yazmaya başlayarak, bence kendisi de hayattaki amacını buluyor.
Sinema yapanlar, yazarlar... Hikaye anlatıcılarının hepsi. Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Film, Brian Selznick'in çocuk kitabından uyarlama. The İnvention of Hugo Cabret, İngilizce ve Türkçe olarak kitapçılarda. Okumak isterseniz...
Hugo öyle herkesi çarpacak bir film değil. Tuhaf bir kopukluğu var filmin, hatta ilk yarıda film sanki ilerlemiyor gibi hissediyorsunuz. Ama ben derim ki, sadece film izlemekle değil, sinema sanatıyla da ilgileniyorsanız, Hugo'yu mutlaka görün. Her şeyden önce büyüleyici güzellikte üç boyutlu sahneleri için. Özellikle filmin ilk beş dakikasında, kameranın hareketleriyle, adeta diğer insanlarla birlikte 1930'lu yılların Paris'indeki o tren istasyonunda günün başlamasına tanık olmak harika bir duygu. Tabii filmi sinemada izlemek gerektiğini bir kez daha vurgulayayım. İkinci olarak, film sinemanın ustalarına, özellikle de bugünkü sinemanın temellerini atan, sinemada pek çok ilki gerçekleştiren George Melies'e bir saygı duruşu niteliğinde. Aslında bir sihirbaz olan George Melies, 34 yaşında Lumier kardeşlerin bulduğu sinematograf makinesinin bir benzerini yaparak, onlarca film çekmiş. Sinemada özel efekti kullanan ilk yönetmen olarak biliniyor. Hugo, onun filmlerini de bize tanıtıyor ve bir tek insanın hayatta ne kadar çok şeyi değiştirebileceğini hatırlatıyor.
Sanem G