Harriet: Özgürlük Ateşi (2019)Harriet
Puan
6.6 / 10
Senin Puanın
Oyuncular
Yönetmen
Dil
İngilizce
Ülke
Çin
Süre
125 dakika
kaptankaptanim
error_outline
Araminta "Minty" Ross'un Harriet Tubman olma hikayesi anlatılıyor. Harriet Tubman olduktan sonraki eylemlerine çok fazla yer verilmemiş. Aktivistleri destekleyen biri olarak (özellikle de kölelik karşıtıysa) filmi ortalamanın üstünde buldum diyebilirim. Eskiden Yeraltı Demiryolu örgütü ile ilgili yaptığım araştırmalarda edindiğim isimleri görmek beni sevindirdi. John Brown, Thomas Garrett, Frederick Douglass vb.. Hatta ne zaman kıvırcık bonus saç ya da uzun sakal göreceğim diye ekrandan bir an gözümü ayırmadım. Tarihi kişilikleri sadece sembolik olarak göstermelerine biraz üzüldüm. Karakterlerine aforizmarına da yer verilsin istedim ama bu Harriet'in hayatı onların değil. Ben Harriet Tubman'ı silahlı mücadeleye açık bir abolitionist olarak biliyordum yanlış biliyormuşum. Kaldı ki hayatı boyunca onca ıstırap, zulüm görmüş birinin acı çektirmesi ya da can alması hoş olmazdı ki bence bu psikoloji de çok iyi yansıtılmış. Kansas müzik gurubunun albüm kapağından aşina olduğum John Brown'un Newton Knight'a benzer gerilla savaşlarını göremeyeceğiniz bir film. Sadece aksiyon bulmak amacıyla izleyenlere uyarımdır. Beklentinizi bu film karşılayamaz. Filmde bazı trikler ve sembolik anlatımlar beni etkiledi. Özellikle sinyal olarak kullanılan plantasyonlarda söylenen köle şarkıları.. Plan esnasında yüksek sesle söyledikleri bir an bekledim valla ne yalan söyleyeyim. Ya bazı şeyler çok aceleye gelmiş düşünülememiş ki her zaman ilk bahanedir, ya da anlatılmak istenenden uzaklaşmak istenilmemiş. Bir biçime karar verildiğinde ondan sapmak ya da tamamen biçim değiştirmek filmin kavgasını kötü yönden etkileyebilir. Yeni şeyler öğrenmek de hoşuma gitti. Örneğin siyahi denizcilere Black Jackler dendiğini bilmiyordum. Ya da Yeraltı Demiryolu üyelerine kondüktör dendiğini. Harriet Tubman'ın İç Savaş sırasında faaliyetlerini sürdürdüğünü biliyordum ancak filmin finalindeki gibi bir faaliyet beklemiyordum. Moses gibi bir lakap.. Bir şeylere isim takmak konusunda çok iyiyiz. Musa da köle gibi yaşayan Yahudileri Mısır'dan kurtarmıştı. Ve Kızıl Denizi ikiye yardığı için de ırmak benzerliği yakalanabilir. Film oldukça ağır ilerliyor ne yazık ki sanki bir günlükten sayfa sayfa okunmuş ve yazılmış gibi ancak son yarım saatte zaman o kadar hızlı geçiyor ki keşke biraz daha uzun olsaydı diyorsunuz. Açıkçası ben dedim. Bireysel yolculuk bittiğinde film de bitiyor. Irkçılıkla mücadelenin toplumsal boyutunu fazla göremiyoruz ki belki de abolitionistlerin sayısının az olmasından kaynaklı ama eksik hissediyorum. İç Savaş sürecinden bir sahne ile sınırlı kalmamalıydı film. Bu biraz bendeki John Brown aşkından kaynaklı ama Virginia'da ordu cephaneliğini soyup köleleri silahlandırma planının başarısızlıkla sonuçlandığı yakalandıkları ve asıldıkları bir sahne hep bekledim. Üstelik dini inançlarla ilgili çok güzel argümanlar edindim. Düşündürdü film. Belki de bazı kültürlerdeki büyücülük anlayışları (druidlik, vikanlık, gwrachlık, hounganlık vb) korkulsun diye ötekileşmeyi istemekten kaynaklıdır. Bizden korksunlar ki uzak dursunlar.. Filmdeki güzel bir yaşam felsefesini hatırlatayım. "Korku senin tek düşmanın." Bu yüzden de bizi korkutmaya çalıştıkları şeylerden korkmamalıyız. Kölelikten korkmayıp kaçmak gibi. Ölümden korkmayıp yaşamak gibi. Devletten korkmayıp kavgaya yoldaş olmak gibi. Dinden, tanrı düşüncesinden korkmayıp kendini bulmak gibi. Kendinden korkmayıp kendinle savaşmak gibi..
Philosophy
error_outline
Biyografi olduğundan güzel bir hikâyesi var ama olayların tıkır tıkır işlemesi, keskin geçişlerin olması ortalama bir şekilde ilerliyor fikrini oluşturuyor. Köleliği konu alan çok daha iyi filmler olduğundan pek doyurmuyor o yüzden çok çok iyi diyemem. Ama seslendirilen şarkılar güzeldi.