İnsanı düşünmeye iten bol diyaloglu bir film. Kötülüğün sıradanlığı kavramı etkileyici olsa da ben yine de filmde ve olayda ablamızın fikrine destek veremedim bana hala yapılanlar kötü geldi ve hala karşıdaki adamın suçlu olduğu fikrinde kendimde bir değişim göremedim. Mahkemeli filmler genelde sıkıcı olsa da buradaki diyaloglar merak uyandırıyor insanda gerçekten. Filmden hariç o kadar çok sigara içiyor ki ablamız film bittiğinde üzerime bir sigara kokusu sinmiş hissiyle başından kalkıyorum :D soykırıma dair binlerce filmler var tabiki ama farklı bir bakış açısı kazandırıyor film merakı olanlar için güzel alternatif 8/10
Hannah Arendt Nazileri "radikal kötülük" olarak tanımlamıştır. Radikal kötülük ise totalitarizmden doğmaktadır. Ona göre "radikal kötülük" herhangi bir duygudan (nefret,sapkınlık hatta antisemitizm gibi) doğmamaktadır. Hannah Arendt hayatı boyunca Naziler ile ortaya çıkan bu yeni kavramı araştırmış ve ona bir anlam yüklemeye çalışmıştır. Ona göre Nazilerin yapmış olduğu Yahudi soykırımı ile dünya tarihi boyunca görülmemiş bir kavram ortaya çıkartmıştır. Arendt Eichmann'ın yakalanması ile davaya katılmak ve Eichmann'ı yakından incelemek için İsrail'e gider. Eichmann'ı incelerken yeni bir kavram keşfedecektir. Bu kavram ise "kötülüğün sıradanlığı" dır. Ona göre kötülüğün sıradanlığı, normal bir bireyde ortaya çıkar ve en korkutucu yönüde budur. Bireyi düşünmeden yoksun bırakır ve adeta bir robota çevirir. Arendt ise "radikal kötülük" ile "kötülüğün sıradanlığı" bir bağ kuracaktır. Bu bağ ise "radikal kötülük" yapılan eylemlerde, "kötülüğün sıradanlığı" ise bireyin kendisinde görülmesidir. Not: bu konu hakkında kitap okumak isteyenlere sevgili hocamın " Hannah Arendt ve insanlığa karşı suçlar" kitabını öneririm.
Not: bu konu hakkında kitap okumak isteyenlere sevgili hocamın
" Hannah Arendt ve insanlığa karşı suçlar" kitabını öneririm.