Filmi bugüne kadar sebepsiz çok ertelemiştim fakat beklediğimden çok daha farklı ve güzel bir konuya sahipti. İsminin anlamını fazlasıyla veriyor diyebilirim. İlk yarısında oluşturduğu izlenimden farklı da bir yere evriliyor açıkcası. Filme gelecek olursak da hem konu hem akış olarak oldukça başarılı. Her anını keyifle izlesem de acaba finali daha iyi olabilir miydi dedirtti.
Yani Kore'de ekonomi mükemmel değil diye biliyorum ve hırs yapıp da çok çalışıp o evi alıcam biraz çocukça bir hayal gibi kalıyor.
Birincisi sisteme, sosyal adaletsizliğe ettiği zarif küfürlerin yarattığı tokluk hissi; ikincisi tam da bizzat bu düzenin parçası olan bireylere (hpimize) ulaşan "çok aptalız" hissi. Sinemanın elinde bulundurduğu araçları etkin kullanımı üzerinden inanılmaz başarılı bulduğum, izlediğim sinema salonunda resmen ağzımın suyunu akıtan bir film parazit. Filmin daha önce rastlamadığım kendine özgü akıcı bir dili var. Bu dili yukarıda da bahsettiğim gibi sisteme, sosyal eşitsizliğe, sınıf farkına uzatıyor. Peki bunu nasıl yapıyor? --Buradan sonrası spoiler.--
Filmde konu edilen aile, mevcut sosyal adaletsizlikte alt tabakayı sembolize ediyor. filme ismini veren parazit göndermesi bu ailenin hayatta kalabilmek için adeta parasite gibi zengin bir aileye yapışmasını anlatıyor. Ancak beklemedikleri şey bu parazit yaşantısına talip, savaşmak zorunda oldukları ve onlardan çok daha azını talep eden başka parazitlerin de olması. Aile kendini tam da mükemmel bir şekilde bu yaşantıya adapte ettiğini düşünse de zengin aileden gizleyemedikleri ‘sınırı aşan’ bir şeyler var: koku. üzerlerine yapışmış bu koku onları hayalini kurdukları sınıf atlama yarışında ele veriyor. mükemmel bir şekilde yerinde oturan bir metafor!
Filmde bir diyalogda hamamböceği göndermesi var. hemen ardındaki sahnelerde gerçekten de ailenin adeta mobilyaların altında karanlığın yardımı ile gizlenmek zorundayken hamam böcekleri gibi resmedilmesini görüyoruz.
Bodrumda yaşayan adamın sadece orda yaşayabildiği için ev sahibine duyduğu minnet, teşekkür ve tapınma hissi ayrıca parantez açılması gereken bir konu. sistemi ve parazit yaşantısını kanıksamış kişiler asla durumun garipliğinin ayırdına varmıyor.
Filmde, günümüz insanı ve akıllı telefonlar üzerinden göndermeler var. kovulan hizmetçi kadının parazit aileyi kaydettiği videoyu patronlarına gönderecek olan tuşa basmak ile tehdit etmesi ironisi ve sonrasındaki diyaloglarda artık internetin bu gücünün atom bombasından etkili olduğundan bahsedişi dikkate değerdi.
Yine film alt tabakada artıklar için yaşanan çekişmemin ve savaşın acımasızlığını ve şiddetini tüm çarpıklığıyla gözümüze sokmaya çalışıyor.
Mekan değişikliğine bağlı sahne geçişleri ile (mesela evin bodrumuna inilen sahne) her ayrı mekanın sembolize ettiği dünyaların farkını vurgulamada çok etkili bir görsellik kullandı ve bu fark güçlü şekilde hissettirildi. burada dikkatimi çeken husus tamamen farklı renk filtreleri kullanılması oldu. filmin tümüne ait baskın bir renk tonu yok.
Filmin sonunda bir an için gerçek sandığımız, çocuğun zengin olup babasını evin bodrumundan kurtardığı ‘hayali’, inanılmaz bir kapanış ve aynayı izleyicilerin kendisine çeviren bir ters köşe oldu. Harari’nin Sapiens’i ile okuyabileceğimiz bu son bize bizi anlatıyor. Sapiens’de insanların mitlere inancı ile ilgili olan kısımdan hareketle, hepimizin tüm zorluk ve akıl almazlıklarına rağmen ‘parazit’ yaşantımızdaki biricik motivasyonu olan bir gün zengin ve onlar gibi olacağımıza dair "hayal", daha ne kadar güzel bir şekilde izleyicinin suratına çarpılabilirdi ki? Nitekim bu filmden sonra artık biliyoruz ki her şey değişse bile ‘koku’ kalıyor.
Ülkenin bulunduğu durum mu, filmin adı mı bilmiyorum ama ben çok ters köşe oldum. Filmin konusunu hiç okumamıştım izlemeye başladım ve o yüzden olsa gerek beni çok etkiledi. Size önerim kesinlikle duplajlı izlemeyin.
Oscar ne ki oscarlık mı değil mi o tartışılıyor anlamış değilim. Ya da imdb üst akıl mı? Bunlara takılan filmseverler görmek beni üzüyor doğrusu. İmdb'de 8 altında ödül almamış yüzlerce kaliteli film var. Bu film de gayet keyifli ve sürükleyici bir film fakat bence şişirmeye gerek yok. Joon-ho Bong önceki filmlerinde de bolca kullandığı bir konuyu farklı bir temaya evirmiş sadece. Mübarek Class Struggle'da Marx'ı geçtin, Oscarı da aldın artık bu konuyu salar da başka birşeyler anlatırsın umarım. Seviyoruz arayı çok açma.
Kötü bi film değil, izlettiriyo kendini ama beklentimin altında kaldı maalesef. Son sahneler filmin kalitesini düşürmüş, bazı sahneler de gereksiz uzatılmış gibi geldi bana. Beklentim bu kadar yüksek olmasaydı beğenebilirdim belki.
Avrupa sineması, Rus yapımları, İngiliz yapımları izlenir benim açımdan. Uzak doğu yapımlarını tercih etmiyorum. Duygularını tam olarak ifade edemiyorlar.
kendi çapında, kendi kulvarında iyi izlenebilir bir filmdi evet, ama Oscar ? kesinlikle hayır ! Oscar adaylığı ? kesinlikle hayır . gerçekten çok üzücü bu filmin oscarı almış olması. zira bu film oscar alıyorsa nice türk filmlerine haksızlık ediyoruz demektir . gerçekten sadece kendi çapında iyi olan bir yapımdı . bırakın oscarı almayı izlenmesini tavsiye edeceğim filmler listesinde bile değil ...
Filmde konu edilen aile, mevcut sosyal adaletsizlikte alt tabakayı sembolize ediyor. filme ismini veren parazit göndermesi bu ailenin hayatta kalabilmek için adeta parasite gibi zengin bir aileye yapışmasını anlatıyor. Ancak beklemedikleri şey bu parazit yaşantısına talip, savaşmak zorunda oldukları ve onlardan çok daha azını talep eden başka parazitlerin de olması. Aile kendini tam da mükemmel bir şekilde bu yaşantıya adapte ettiğini düşünse de zengin aileden gizleyemedikleri ‘sınırı aşan’ bir şeyler var: koku. üzerlerine yapışmış bu koku onları hayalini kurdukları sınıf atlama yarışında ele veriyor. mükemmel bir şekilde yerinde oturan bir metafor!
Filmde bir diyalogda hamamböceği göndermesi var. hemen ardındaki sahnelerde gerçekten de ailenin adeta mobilyaların altında karanlığın yardımı ile gizlenmek zorundayken hamam böcekleri gibi resmedilmesini görüyoruz.
Bodrumda yaşayan adamın sadece orda yaşayabildiği için ev sahibine duyduğu minnet, teşekkür ve tapınma hissi ayrıca parantez açılması gereken bir konu. sistemi ve parazit yaşantısını kanıksamış kişiler asla durumun garipliğinin ayırdına varmıyor.
Filmde, günümüz insanı ve akıllı telefonlar üzerinden göndermeler var. kovulan hizmetçi kadının parazit aileyi kaydettiği videoyu patronlarına gönderecek olan tuşa basmak ile tehdit etmesi ironisi ve sonrasındaki diyaloglarda artık internetin bu gücünün atom bombasından etkili olduğundan bahsedişi dikkate değerdi.
Yine film alt tabakada artıklar için yaşanan çekişmemin ve savaşın acımasızlığını ve şiddetini tüm çarpıklığıyla gözümüze sokmaya çalışıyor.
Mekan değişikliğine bağlı sahne geçişleri ile (mesela evin bodrumuna inilen sahne) her ayrı mekanın sembolize ettiği dünyaların farkını vurgulamada çok etkili bir görsellik kullandı ve bu fark güçlü şekilde hissettirildi. burada dikkatimi çeken husus tamamen farklı renk filtreleri kullanılması oldu. filmin tümüne ait baskın bir renk tonu yok.
Filmin sonunda bir an için gerçek sandığımız, çocuğun zengin olup babasını evin bodrumundan kurtardığı ‘hayali’, inanılmaz bir kapanış ve aynayı izleyicilerin kendisine çeviren bir ters köşe oldu. Harari’nin Sapiens’i ile okuyabileceğimiz bu son bize bizi anlatıyor. Sapiens’de insanların mitlere inancı ile ilgili olan kısımdan hareketle, hepimizin tüm zorluk ve akıl almazlıklarına rağmen ‘parazit’ yaşantımızdaki biricik motivasyonu olan bir gün zengin ve onlar gibi olacağımıza dair "hayal", daha ne kadar güzel bir şekilde izleyicinin suratına çarpılabilirdi ki? Nitekim bu filmden sonra artık biliyoruz ki her şey değişse bile ‘koku’ kalıyor.