Devam filmlerinde beklentiyi karşılayabilmek biraz zordur. Bana öyle geldi. Hikâyeyi güzel devam ettirmişler, ama müzikal kısmında aşırıya kaçmışlar. Açıkçası bu kadar fazla olması beni sıktı. Yine de karakterlerin bıraktığı izlerle ilk film kadar olmasa da keyifli bir tat bıraktı.
Devam filmi olarak 6 sene sonra yapılmasına rağmen aynı duyguları başarıyla yansıtmışlar. Şu müzikal olayı yine bana abartı geldi. 3. film olursa tadı kaçacak gibi hissediyorum. Ki bence stüdyo bu konuda olumlu düşünüyor diye tahmin ediyorum.
İlk filmden sonra gelen kısa iki filmlerin müzikal olmasından dolayı devam filminin müzikal olması kaçınılmazdı. Karakterlerimizin yeni maceralarını izlemek güzeldi. Özellikle Olaf'ın bir çok şey yaşanırken vurdumduymaz halleri çok iyiydi. Onun dışında seyir zevki müzikalin abartısı hariç güzeldi. 6.4/10
Müzik dozajını iyi ayarlasalarmış daha iyiymiş neyse çok da üzerinde durmaya gerek yok ne de olsa çocuk filmi . Gayet güzel de işlenmiş hikaye . Beğendim ben , ilk filme görede bi kalite düşüşü yok . 8/10
Çıktığı gün bir filmi izlemenin zevki bir ayrı. Yaşamımı paylaşacağım kadınla ve kardeşi ile izlemenin tadı çok ayrı. Seri filmlerin uğrattığı hüsranı yaşatmamış oluşu daha ayrı. Disney müzikallerindeki aşırı neşeli ve mistik hava gerçeklerle dengelenmiş olarak karşımıza çıkıyor bu kez. Elsa'nın sihir, Anna'nın ise gerçeklik olduğunu hissettiriyor. İmkansızlığı mümkün kılan bir gerçeklik de görüyoruz. Gerçekleşecek durumu imkansız kılan bir sihir de. Aile etkisi doruklarda, duygusal sahneler ilk filmle orantılı. Karakterlerin kendilerini içinde buldukları gizemli durumlar seyirciyi filme baya adapte ediyor. Kendini izleyiciye sevdiren karakterler için üzülüp sevinmek bizlere sevgiyi getiriyor. Her zaman olduğu gibi sevgiyi yüceltiyor. Lal la la biçiminde bir Disney zırvalığı görmüyorsunuz. Müzikalitesi çok eklektik ele alınmış ve karakterlerin duygu durum değişikliklerine göre şekillenerek sizi büyülüyor. Doğayı sevenler için ayrı bir heyecanlı. Kızılderili / Eskimo; ruh, totem, element spiritüalist yaklaşımı bize bu veriyi sunuyor. Dışlanmışlar, ötekileştirilmiş toplumların sınıf mücadelesini izlemeyi sevenler için analojik detaylar barındırıyor; Siyahi ve yerli kadının el ele tutuşması gibi. Siyahi, Yerli ve Kadın birlikteliğinin arkasında da bu saklı. Emperyalist devletler, imparatorluklar post kolonyal bir düşünce ile aktarılıyor. Film için yaratılan hikayenin temeli de buna dayanıyor hatta. Çok spoiler vermeden bir iki şeyden bahsetmeye çalışacağım. Sessiz sinema oynarken insanda bir engel bir rakip karşısında tek olmak hissiyatı olur. Sanki kocaman bir boşlukta yalnız kalmış gibi beliriverir sorunlar. Yalnız kalan kişi iletişim kuramaz, kendini algılatamaz ve sosyal ilişkiler zayıflar. Filmin bu noktada başı ve sonuna kıyasla sevgi yücedir diyor. Seven insan kalabalıktır asla yalnız kalmaz gibi sloganlar barındırıyor içinde. İnsan seviyor ama anlaşılan şu ki uluslar birbirini sevemiyor. Büyük babalarının geçmişinde yaşadığı şeyler her ne kadar yerlileri kandıran beyaz adam göndermesi yapıyor olsa da coğrafi olarak hikayenin geçtiği konum Rusya. Bariz Rusya. Arendellian Kralı, Çar Aleksandr ve Northuldralılar da ona bir dönem direnen Bolşevikler. E durum böyle olunca Amerika'dan Rusya'ya gene bir taş atılmış oluyor. Bu nedenle insanlar arasında sevgi olurken uluslar arasında olamıyor. Oysa bir kültüre sevgi beslenebilir. Anne ve babaları arasındaki durum da tam olarak buna davet ediyor. Sevin diyor. Sevin diye bağırıyor film. Her şeyin ardında yatan o sihir, o element sevgi. Çünkü sevgiyi ne ateş, ne su, ne toprak, ne de hava yok edebilir. Çocuklarınızı, kardeşlerinizi, yeğen / kuzenlerinizi, torunlarınızı alın ve götürün sevgili insan kardeşlerim. Kardanadam yapın karanlık dehlizlerde. Sihir katın yaşam kalitenize ve gerçek kılın mucizeyi.
8/10