Russell Crowe oyuncu olmamış, oyuncu doğmuş resmen. Oyunculuğu hep zirvede olan bir kişi. Filmde rolünün hakkından ziyadesiyle gelmiş. Gerçek şampiyonun sadece kupayı kaldıran kişi değil, hedefi için savaşan, zorluklar karşıda yılmayan, cesur davranan ve asla vazgeçmeyen olduğunu gösteren muazzam bir ilham filmi.
Boks temalı, (boks sadece bir amaç gerçi) gelmiş geçmiş en iyi film. Bana göre, Russell Crowe'un en başarılı performansı da bu filmdedir. Adeta "yaşayarak oynamış" ifadesini perdeye aktarmıştır. Ünlü yönetmenin tek başyapıtı da budur bana kalırsa.
Bir boks filmi değil sadece... Hayatın ta kendisi bu film. Büyük Buhran zamanında ABD'de yaşayan halkın çektiği sıkıntılar ve bu sıkıntılarla baş etme yolları... Bir babanın en son dayanamayıp eski arkadaşlarından, eski patronlarından, bir otel lobisinde şapka açıp para dilendiği o sahne. İşte tüm duygumuzu alt üst ediyor. Her şey ailesi ve çocukları için..
genel anlamda güzel anlamlı bir yapımdı . film içinde çok güzel mesajlar barındırıyor . hayatı sorgulamaya , duyguarı sorgulamaya güzel bir pencereden bakıyor . Russell ise oyunculuğu ile göz dolduruyor , boks sahnelerinde tam bir savaşçı ve şiddet için doğmuş gibi iken aile sahnelerinde karıncayı bile incitemeyecek yufka yürekli bir adama dönüşüyor ve bu iki zıt karakter arasındaki geçişler ustalıkla aktarılıyor o yüzden gerçekten oyunculuğu çok iyiydi . yer yer durağan ve sıkıcı bir havası da oluyor filmin ama genel havası iyi olduğu için o kadar batmıyor insana . sonuç olarak güzel bir filmdi İŞTE BU OLMUŞ rafıma tereddütsüz giriyor :)
İzlemekte geç kalınmış filmlerin arasına bugün bir yenisini ekliyorum. Bu nasıl bir dramdı onlar nasıl gerçek sahnelerdi öyle ellerim titriyor yazarken. Russell Crowe oyunculuğu ile beni dumura uğrattı. Her an insanlığın yoksulluğuna, çaresizliğine ağlarken buldum kendimi. Ve bunu bazı filmlerdeki gibi duygu sömürerek ya da çocuk masumiyetinin ardına saklanarak gerçekleştirmedi film dünyanın acımasız tüm gerçekleri ile yüzleştirerek yaptı ve gönlümü kazandı. Müziklerinin bazıları Akıl Oyunları'nın müziklerini çağrıştırdı özellikle Central Park sahnesinde çalan müzik. Külkedisi ismi ile yoksulken yalnız olma durumu verilmek istenmiş ama film bunu o kadar tatlı bir şekilde sunuyor ki tek bir kahraman olmaması gerektiğini bunun bir toplum savaşı olduğunu aktarıyor ve tabi ki Amerikan hükümetinin sırf kendi insanlarını savaşa sokmak için önce borsayı çökertmesi sonra aç bırakılmaya yüz tutan bir ortam hazırlaması ve orduya katılmaya mecbur bırakmasından dolayı mağdur olan herkes bir külkedisine dönüşüyor. Külkedisinin Cindrella olması değil Cindrellaların Külkedilerine dönüşmesi savunuluyor. Boks bu anlamda mücadele, çaba, azim, direnç, zafer gibi durumların dışında insanlık savaşını ifade ediyor. Sınıfsal yapıların çatışması... Filmin sembolleri de en az oyunculuk ve tema kadar etkileyici. Örneğin ekmek ile ilgili söylenen sözler Brecht'in "önce ekmek sonra ahlak" savını destekliyor. İrlanda, Milyonluk Bebek filminde olduğu gibi sömürge olarak ezilen halkların bir sembolü idi. Bazı boksörlerin hayatı maç olur hiç evine giremezler, aileleri ile vakit geçiremezler devamlı idman yapmak zorundadırlar ama James J. Braddock'un hayatı gerçek bir maç. Kazanmak zorunda olduğu. Hayatını kazanmak zorunda olan insanların mücadelesi, savaşı. Öyle bir maç düşünün ki kazanmak zorundasınız. Ringte mağlup olmak yaşamda ezilen ya da öteki olmaya benzemez. Bunu, yiyecek yemek olmayan yemek masasında tanrı inancının kırıldığını aktararak çoğu filmde gördüğümüz haç, İsa, Meryem gibi sembollerle desteklemeyip insanın yaşama olan inancı ile anlattığı ve tanrının insanın yanında olmadığını, insanların inanmaya mecbur bırakıldığı ve aciz varlıklar olduğu eleştirisini yaparak çok daha vurucu bir şekilde etkiliyor. Saat 12 olmuş balkabağına dönüşmeden gitsem iyi olur.
Güzel bir biyografi filmidir...Russell Crowe çok iyi bir oyunculuk çıkarmış..Bokstan hoşlanmayanların da izlerken keyif alacaklarını düşünüyorum çünkü filmde bokstan başka şeylerde var,filmi güzel yapanda bunlar zaten.
Şimdi filme hangi açıdan yorum yapacağımı bilemedim... Russel Crowe'un film boyu yüzündeki hüzünle karışık cesur ifadesi, karısına aşık bakışları, bu kadar güçlü azimli olmasıyla beraber böylesi naif huylu bir boksçu baba karakteri canlandırması başlı başına müthiş oyunculuk... İnsanın içine işleyen bir başyapıt! Gerçek hikaye olması ekstra bağlıyor filme. Özellikle kulübe gidip "Mecbur kalmasam bunu asla yapmayacağımı bilecek kadar tanırsınız beni...." deyip şapkasını açtığı sahne beni vurdu adeta. Ertelemeyin, izleyin, izlettirin.
Sadece normal bir box filmi demek filme büyük haksızlık olur. Bir adamın ailesi için yaptığı fedakarlıklar, sabır ve aşkla elde ettiği başarı, o dönemdeki ekonomik kriz yüzünden çekilen sefalet, çaresiz bir adamın çırpınışları, dürüstlüğün önemi (babanın küçük oğluna verdiği sözü) kısacası herşey var filmde. Başarmaktan başka şansı olmayan bir adam düşünün. Russell Crowe'un müthiş oyunculuğu beni hüngür hüngür ağlatmayı başardı.
Amerika'nın bitmek bilmez büyük buhran ve kurtuluş filmlerinden biri daha. Film çok kötü değil ama büyük buhranı bir boks ringi ve o ringdeki boksör ve ailesini de Amerika şeklinde birer metafor olarak kullanmak artık okyanusun diğer yakasındakileri bile cezbetmeyecek kadar bayatlamış durumda. Yaz sonu gösterime giren filmden Oscar'a dair umutlar beklenmişse de Paul Giamatti'nin en iyi yardımcı erkek oyuncu adaylığından başka bir başarı elde edememiş, türün diğer örneklerine göre kalburüstü ama genel olarak değerlendirildiğinde ise ortalama bir yapım olmaktan öteye geçemeyen bir film.
düşündükçe yüreği sızlıyor. Fazlasıyla duygulu ve anlamlıydı.^^