Sezar Ölmeli (Cesare deve morire) (2012)

Sezar Ölmeli (2012)Cesare deve morire

Puan Yeterli oy sayısına ulaşılamadı
Senin Puanın
Etiketler
Dil
İtalyanca
Ülke
İtalya
Süre
77 dakika
11
0
22
16
Özet Fragman Beğenenler
Sezgii profil fotoğrafı
Sezgii
İlk önce Sezar’ın Neden Ölmesi gerektiğine değinelim. Nedir Brütüs’ü Sezar’a karşı kindar yapan? Sahip olmadığımız şeylere sahipmiş gibi davranmak bizi kendi benliğimizle bırakır ve sonucunda tek sahip olduğumuz kendi benliğimizin de yok olmasına sebep oluruz. Kıskançlık, hazımsızlık ve hırs birleşerek insanın ruhunu yoran, yaptırıma iten şeylerdir. Sezar’ı Brütüs’ün hırsı öldürdü. Hiçbir katil bir başkası için öldürmez, hiç kimse de bir başkası için ölmez. Bu yüzdendir ki Brütüs’ü ne Sezar öldürmüştür, ne de halkı.

Peki insanları kafese koymak onları affetmeye yeter mi?

Asla bir villada oturamayacak adamı barakada yaşatmak onun için bir ödüldür ve kazançtır. Bu açıyla bakınca hapishanedeki sanatsal ortamda mahkumlar için bir kazançtır. Çünkü bu insanlar daha önceki hayatlarında seri katil, uyuşturucu kaçakçısı… Daha önce hiç ulaşamadıkları yeni bir dünya vermek, cezalarını affedip özgür bırakmaktan daha güzel bir şeydir bana göre. Çıktılarında belki bu kazancı elde edemeyecekler. En sonunda cezalarını doldurduklarında hayatlarına bir sanatçı olarak başlayacaklardır. 26 yılı hapiste değil dışarıda geçirse belki sanatla alakaları olmayacaktı. Bu insanların benliklerinden ne kadar sıyrılıp ne kadar özgür olduklarını anlatabilmek bu noktada önemli bir hal alıyor. Hayatında hiç Porsche’a binmeyen insana Porsche’u kullanmasına izin verirsen bu ödüldür, hayatlarında hiç sahne deneyimi olmayan insanlara verilen bu ödül belki de onları dışarıdaki insanlardan daha ayrıcalıklı hale getiriyor. Porsche marka bir arabaya binmek normal zamanda bir insan için önem arz etmez ama mevcut durum bir şekilde bunu gerektirebilir. Aynı mahkumların tiyatroyla tanışmasını gerektirdiği gibi.

Kimse net iyi ya da net kötü değildir. Geçmişlerine dair bilgimiz olmadığı için hapishaneye düşecek ne yaptıklarını bilmiyoruz. Şöyle bir mesaj alıyoruz; bu insanlar sanat icra edebilecek kadar iyiler, ama kötülük-iyilik kavramı burada net çizgilerde değil. Değişime açık.

Sanatla beraber kısmi bir özgürlüğe kavuşuyorlar. Yani gerçekte mahkumlar ama o sahnede özgürler. Karakterlerle adeta bütünleşiyorlar. Karakterlerin yaptıkları onlara o kadar doğru geliyor ki, tartışmaya açmıyorlar kesinlikle. Filmin özetine bakmadan ‘’bu bir cinayet değil, kurban etmedir’’ repliğinde Brütüs’ün ifadesinde bu insanların gerçek hayatta da mahkum olduğunu anlayabiliriz. O kadar yoğun acı ve pişmanlık ifadesiyle yaptığını doğruluyor ki. Hayret ediyorsunuz.

İnsanlar kendi kişiliklerinden kurtulup bir başkası olduklarında daha mutlu olacaklarını, hata yapmayacaklarını düşünürler. Halbuki gerçek dünyada ne kişiliğinizi ne de geçmişinizi değiştirebilirsiniz. Karakterler de tiyatroyu bulundukları ortamdan bir bakıma kaçış olarak kullanıyorlar. En sonunda boşluğa düşmelerinin bir sebebi de bu.

Filmde eksik yönler de var. Örneğin biz hapishane yaşantısına dair bir şey görmedik hep oyunun içindeki halleri vardı. Bu yüzden orada ne kadar rahatlar ya da rahatsızlar bilmiyoruz. Bu insanlara üzülmemizi ya da kızmamızı gerektirecek kendi karakterleri yok. Oyun karakterleri var sadece. Mahkumlar hakkında bir fikir edinemiyoruz.

Sanatın açtığı binlerce pencereden sadece birini görebildik. Nicesine.
error_outline