William Shakespeare'in sadece bir kukla olduğunu öne sürmek çok ciddi bir konu. Övünebilecekleri en önemli sanatsal kişi hakkında böylesine bir film çekmeleri adamların bu işi sanat için yaptığının apaçık örneği değil mi? Her şeyden arınmış saf sanat... Bu tip filmler hep ilgimi çekmiştir. İşin içinde William Shakespeare'de olunca ilgim daha da arttı. Filmler ilgimi çeksede şahısları tam olarak hiç bir zaman algılayamıyorum. Örneğin bu film için konuşursak kimin kim olduğunu algılamam çok uzun sürdü. Tam şu şunun oğlu şunun şunla ilgisi var derken yanlış çıkıyor. Karakterler çok yoğun ve karışıkmış gibi geliyor. Bu pekte önemli değil aslında kimin kim olduğunu bilmeden de filmin vermek istediği şeyi rahatlıkla anlıyorsunuz. Bir kaç can alıcı bölüm kaldı aklımda; "Seslere engel olamıyorum. Kafamın içindeler. Uyurken, uyanıkken, yemek yerken. Salonda yürürken. Bir genç kızın tatlı özlemleri, bir saraylının inişli çıkışlı hırsları. Bir katilin alçakça planları, kurbanlarının perişan yakarışları. Onların kelimelerini, onların seslerini kağıda döktüğümde, serbest kalıyorlar. Ancak o zaman zihnim sessizleşiyor. Huzur buluyor. O sesleri yazmasam deliririm." Ve "Bizim hikayemiz bitse de, şairimizinki bitmiyor. Çünkü onun ebedi anıtı. Taştan değil, mısralardan yapılmış, ve sözler nefes de can olduğu sürece, hatırlanmaya devam edecek..." Gerçekten müthiş replikler. Sanat insanları uyandırmak için en büyük araç, ve başa geçenler zaman ne zamanı gösteriyor olursa olsun sanatı susturmak için herşeyi yapıyorlar. Filmde bunu müthiş bir şekilde işlemişler. Bu tip filmleri sıkılmadan sonuna kadar izleyebilenler için kaçırılmaması gerekiyor. Gerek karakterler, gerek mekanlar müthiş bir şekilde yansıtılmış. Film içinde film tadında...
Bir tiyatro emekçisi olarak kafamda şimşekler çaktıran bir film oldu. Oyunculukları (bazılarını) zayıf bulsam da dönemi anlatmaya çalışarak abartılı oynandığını da düşünmüyor değilim. Ama senaryo olarak bir efsaneyi ele alış biçimi olarak MUHTEŞEM...
"Bazıları büyük doğar, bazıları büyüklüğe erişir, bazılarının ise büyüklük başına konar." demiş William Shakespeare! ya da dememiş mi ? Bazıları Shakespeare'in eserlerinin onun olup olmadığını veya tümünün var olup olmadığını sorguluyor. Başka bir yazarın veya bir grup yazarın Shakespeare rumuzunu kullandığını düşünüyorlar. Ünlü bir oyun yazarı, politikacı ve hatta meşhur kadınlar gerçek Shakespeare için önerilen adaylar arasında. İngiliz dilindeki en iyi yazarın, oyunları gibi kurmaca olduğu doğru mudur ?
Hoş bir film ve ilginç bir o kadar da ilgi çekici bir hikaye. Gerçekliğini çok bilmediğim için bunun hakkında yorum yapamicam. Onun dışında erkek oyuncular çok başarılı olsa da kadın castını bi o kadar başarısız buldum. Zaten benim düşüncem Joely richardson rezalet bir oyuncu. Anlamsız tepkiler mimikler aşırı hareketler falan, içinde olduğu sahnede izlediğim her filminde beni olaydan koparıyor. Nip/tuck dizisinde de en sevmediğim yanıydı dizinin. Özellikle dönem filmi sevenler ve tiyatroya ilgisi olanlar çok daha büyük ilgiyle izleyecektir filmi.
Şahane bir film izledim..Bu filmde en az ilgilendiğim konu ise varsayımların gerçek olup olmadığıydı.Çünkü William Shakespeare sıradan biri de olsa bir soylu da olsa, o kelimelerin sahibidir ve o eserleri, hayatı boyunca takdir edilme duygusundan mahrum kalarak ruhundan çıkarmaya devam etmiş bir adam olduğu varsayımı bile beni çok etkiledi.Soyluluk ruhta, güç kelimelerdedir ve kelimeler kılıçtan daha keskindir.Bu düşünce ekseninde eserlerle olayların birbirine bağlanışı, sanat ve siyasetle ilgili yapılan tespitler çok etkileyiciydi.Sanatın insan ruhuna girmiş bir şeytan olarak algılandığı bir dönemde,gizli gizli kağıda dökülen duygularsa beni inanılmaz etkiledi..Kesinlikle izlenmeli..words,not swords..
''Bana ihanet etmiş olabilirsin ama kelimelerime asla ihanet edemezsin''
Film önemli varsayımlar üzerine kurulmuş. Eserler olaylarla iyi bağdaştırılmış. Gerçek veya değil önemli olan Shakespeare 'in eserlerinin var olması...Filmdeki kibirli hanım efendiye verilen cevapsa şöyledir "Leydim; sizin, ailenizin, hatta benim, hatta Kraliçe Elizabeth'in hatırlanacak olmasının tek sebebi, kocanız kağıda mürekkep sürerken onunla aynı dönemde yaşamış olmasıdır."
Beni çok etkileyen, harika bir senaryo. Dekor, mekan, görüntü, olması gerektiği gibi.. Her ne kadar Shakespeare'in eserlerini kendisinin yazmadığı tezine inanmasam da; ve bu filmde adam şantajcı bir soytarı gbi gösterilmeye çalışılmışsa da, İngilizlerin kibiridir, diyorum.. Böylesi mükemmel eserleri mutlaka asil birinin yazabileceği tezini benimsemek, halktan birine ilham gelip yazmış olabileceği ihtimalini çürütmeye çalışmak.. Her kim yazmış olursa olsun, çok iyi yapmış. Tarih bilseniz de bilmeseniz de, izlemelisiniz...
Dönem filmi tutkunlarının ve tiyatro öğrencilerinin izlemesi önerilir. Hiç kitap okumamış biri filmden de kolay kolay bir şey anlamaz. Tarihi karakterler ile hiç yaşamamış karakterler harmanlandığında kim nerede ne yapmış unutacaksınız. O nedenle bu işle ilgilenenin izlemesini öneriyorum. Ayrıca İngiliz Altın Çağı, 1. Elizabeth döneminin de kesinlikle bilindiğinde nelere fayda ettiğini göreceksiniz. Elizabeth'in ailesi İspanya kralı, İskoçya kralı'na kadar uzanmakta. O nedenle tarihini bilip, filmi sonradan izleyin.
demiş William Shakespeare! ya da dememiş mi ?
Bazıları Shakespeare'in eserlerinin onun olup olmadığını veya tümünün var olup olmadığını sorguluyor. Başka bir yazarın veya bir grup yazarın Shakespeare rumuzunu kullandığını düşünüyorlar. Ünlü bir oyun yazarı, politikacı ve hatta meşhur kadınlar gerçek Shakespeare için önerilen adaylar arasında. İngiliz dilindeki en iyi yazarın, oyunları gibi kurmaca olduğu doğru mudur ?