Büyük iskender (2004)Alexander

Aşk, ihtiras, ihanet ve entrika dolu bir krallık ve adını tarihe altın harflerle kazımayı amaç edinmiş bir kral; Aleksandros. Bildiğini okuyan, gözü kara, yenilmez, dünyanın sonuna ulaşma tutkusuyla yanıp tutuşan bir askeri komutan. Kısa ömürlü büyük İskender, bu dünya seni de harcadı dostum :) Uzun olmasına rağmen zamanınızın karşılığını veren filmlerden.

Tarihin en çılgın ve Doyumsuz komutanlarından Büyük İskender.Uzun süreli olmasına karşın kaliteli bir film.7.9

Gene izlemekte geç kaldığım filmlerden biri oldu. O kadar çok yorum dinledim ki filmle ilgili bende bir ön yargı oluştu ve izlemek istememiştim. Ama şimdi izlediğim için çok mutluyum. Konuşanların bir boktan haberleri yokmuş. Filmin kurgusu biraz ağır ve kafa yoruyor özellikle sürekli kırk yıl ileri dokuz yıl geri dokuz yıl ileri kırk beş yıl geri gibi durumlar yorucu olabiliyor ama film bittiği zaman hiçbirinin önemi kalmıyor bence. Seferin tümünü ele almayarak sadece önemli ve bir şeyler söyleyebilecekleri bölümlerin seçilmesi beni çok mutlu etti. Romantik ele alınmamış tam yunan mitlerindeki gibi anlatılmış ve kibri, ihtirası, pişmanlıkları da aynı o trajik hikayelerdeki gibi sonuçlanıyor. Filmin bu açıdan yaklaşması çok hoşuma gitti. Aristo gibi tarihi karakterler görüp şaşırdım, tarihi birebir anlatmasa bile akılda kalıcı bir derleme olmuş. İhtimalleri değerlendirirken çok kez düşündürdü. Hakeza Cadmos göndermesi çok etkileyiciydi. Savaş sahneleri estetik çekilmişti kafa şişirdi ama sıkmadı. Felsefi yaklaşımlar, ve bunların karakterler tarafından yıkılıp yerini biraz olsun septisizme bırakması gene aynı şekilde fark ettiğinizi hissettiğiniz an sizi çok etkiliyor. Bunların dışında oyunculuğa birkaç şey söyleyeceğim; karakterin farkındalığı çok yüksekti. Colin Farrel bu açıdan bazı mikroskopla görülebilecek detayları iyi ifade etmiş ki bu zor bir iştir. Sürekli olarak Angelina Jolie üzerinde bir İokaste kompleksi sezinledim ve filmin sonlarına doğru bu sezginin sonucunu aldım gene çok etkilendim. Bu ikilinin ilişkisi hem tarihi hem de oyunculuk anlamında izlemekten en zevk aldığım sahneler oldu. Bu zamana kadar edimlediğim her şeyin; tarihi ve genel anlamda; işe yaradığını görmek beni mutlu etti. Eğer sıkı bir tarih tutkunu iseniz bu filmi sakın kaçırmayın. Gladiator gibi tiyatroyu andıran konuşmaları ve Truva gibi sürekli aktif ve güçlü performans gösterilmesi gereken savaş sahnelerini bu filmde bulabilirsiniz. (Küçük bir tavsiye normalde dublaj izlerim ancak bu filmin iyi bir dublajı olmadığı için alt yazılı seyretmenizi öneririm.)

Makedon Kral Büyük İskender'in hayatını güzelce anlatır bu film ancak eksikleri de var, İskender'in hayatını anlatırken daha çok savaşlara yönelik kısımlar ele alınmış. Bence Sinoplu (Kinik) Diyojen ile olan sohbetlerine de yer verilse daha güzel olabilirdi, ki film oldukça uzun olduğu için buna zaman yeterdi. İskender Pers ülkesini fethetmeye giderken Pers hükümdarı onu durdurmak için kızıyla evlendirmeyi ve bazı toprakları vermeyi vadeder ama İskender kabul etmez, En büyük komutanlarından biri buna üzülerek ''Efendim, ben olsam kabul ederdim'' deyince, İskender de ''Haklısın, senin yerinde olsam ben de kabul ederdim'' diyerek tarihe geçmiş bir Thug Life ile zihinlerimizde yer etmiştir, ne yazık ki bu tarz anektodlar onun hayatında çok olmasına rağmen filmde pek göremiyoruz. Yine Asya'ya gittiğinde ona yeni bulunan petrolün ne kadar yanıcı olduğunu göstermek için gözünün önünde 13 yaşında bir çocuk petrole bulanarak ateşe verilmiştir -bu da filmde yer bulmaz-. İskender çok birleştirici ve idealist bir lider olmasının yanında, acımasızlığa gerektiğinde başvurmuştur. Film çok kaliteli ve izlemesi de güzel, ancak malesef İskender'in sadece askeri yaşantısını ve hırslarını vurguluyor. Bu arada İskender rolüne C. Farrell'dan daha iyi bir seçenek bulamazlardı, çok iyi bir tercih olmuş.

bu film uzun olduğu içinmi çok izlenmemiş çok anlamış dğilim ama izlenmesi gereken bir film