Emin Alper'in ifade ettiği gibi psikolojik politik film. hendek zamanlarını anlatan ama filmde mekan ve zamanla ilgili bir gösterge olmayan (araba plakaları dahil) film. ablukaya alınan bir mahalle ve o mahallede şartlı tahliye edilen bir Mehmet Özgür. 20 yıl sonra kardeşi Berkay Ateş'e kavuşmuş, bir yandan abi kardeş ilişkisi bir yandan verilen görev. Berkay Ateş ise yalnız bir adam, terk edilmiş, hiç kimsesi olmayan...
Emin Alper'i kutluyorum. Her konuda mükemmele yakın çalışmış ekibiyle. Görüntü yönetimi, ses tasarımı, sanat yönetimi ve sıçramalı kurgu hepsi harikulade. Senaryo gayet iyi. Tepenin Ardı'na eklediği emeklerden başlı başına bir tepe zirve oluşturmuş resmen diyebilirim. Daha da övmeyeyim, malum; meyve veren ağacı da- çevresindekileri de taşlamayı seviyoruz. Mehmet Özgür'ü de unutmak istemem bu arada. Son olarak; film, işin içinde Fransız ve Katarlılarla ortaklıkta olsa tüm 'yerli yapım list' lerimi şiddetli bir şekilde sarstı diyebilirim. Arşive aldım- ilerde yine izlenir.
Tepenin Ardında filmini de izlemiştim ama bu bambaşkaydı. Belki de ilk defa İstanbul'da denizi, Kız Kulesini, Boğaziçi Köprüsü nü görmedik. Onun yerini geçim derdindeki insanlar, soluk manzaralar, soguktan ağızdan çıkan dumanlar almıştı. Her şey olabildiğine gerçekti. Oyunculuklar zaten olağanüstüydü. Ahmet ve Kadir'in içine düştüğü paranoya ve delilik bana da geçti. Ha film durağan, iki saat yağ gibi akıp gitmiyor ama çalan ziller, patlama sesleri, köpek havlamalari izleyiciyi hep tetikte tutuyor. Çok etkilendim ve cok sevdim.
Nadir Sarıbacak'ın "hikaye tanıdık geliyor" derken ne demek istediğini şu an çok iyi anlıyorum. aslında zamansız bir film ancak günümüz Türkiyesi'nin bir yansıması adeta. izlerken şu sıralar yaşanan olaylarla bağdaştırmaktan alamıyorsunuz kendinizi; can güvenliği yok, her yer abluka altında, aranan teröristler, her an tedirgin olmak.. çok yakında tam olarak filmle aynı duruma geleceğiz sanırım. filmde çok fazla heyecan ya da hareket yok ancak o durgunlukta kendinizi sürekli diken üstünde hissediyorsunuz ; saatin her tiktak edişinde, kapı zili duyduğunuzda, her tüfek sesinde irkiliyorsunuz ve içiniz titriyor.. ve filmden çıktıktan sonra bile, dışarıdaki sesler ve manzaralarla film sürüp gidiyor; yoldaki TOMA, atık kağıt işçileri, kimsesizler, evsizler... ben filme bayıldım. bence hala Başka Sinema'da gösteriliyorken izlenmeli.
Berkay Ateş ise yalnız bir adam, terk edilmiş, hiç kimsesi olmayan...
Güzel film, izledikçe açılıyor ve izlettiriyor.