Eski filmi ile yeterince etkileyici olduğunu düşündüğüm ve izlemeyeceğim bir film. Minik dostlarıma ve John Goodman'a ihanet etmeyeceğim.
İrlanda'yı sevmemize neden olan filmlerden biri daha. Brendan Gleeson'ın dönem yapımı filmler kadar modern çağı da filmlere ne kadar uygun olduğunu bir kez daha görüyoruz. Komediye boğmayan ama bir polisin de kendi yaşamını sorgulayışını göz ardı etmeden anlatan çok hoş bir filmdir kendisi.
Bir amacınız varsa, yapmak istediğiniz şeyin önce hayalini kurarsınız.. Aslında ilk bakıldığında bir Disney zırvalığı gibi geliyor. Gereksiz fazla müzikal sahnenin olduğu basit Disney yapımlarından gibi hatta etkileyiciliği az. Ama gene de bir çocuğun hırs ve arzu yönünden istediğini elde edişi anlatıldığı için şeftali kadar tatlı diyebiliriz. Gelin bir ısırık da siz tadın..
redladygxm bunu beğendi.
Said to the man at the railroad station I want a ticket
Acaba nerede kaldı bu lanet olası Wilson Pickett?
Acaba nerede kaldı bu lanet olası Wilson Pickett?
ezgisociable bunu beğendi.
O kadar yanlış anlaşılmalara neden olmuş ki bu da eleştirel düşünce potansiyelimizin az olduğunu gösteriyor sanırım değil mi kardeşler? Oysa oldukça da hoş ve basit bir konusu var. Denge. Bu kadar basit. Filmin son sahnesinde de bunu anlamakta zorlanmayacaksınızdır. Dikkat ettiyseniz tüm masalların ortak noktasının evlat olduğunu anlarsınız. Bir evladın da doğum olduğunu yaşam sevinci olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. Filmdeki Nostradamus kılıklı karakterin kehanetlerinin şartı dengenin sağlanmasıydı. Biri ölür ve biri doğar prensip budur. Yaratıcılığı güçlü olan insanlar filmden çok zevk alacaktır. Eğer yaratıcılık potansiyelinizin yüksek olduğunu düşünüyorsanız ve tabi ki hayal gücünüzün geniş; öyleyse mutlaka izleyin derim. Son zamanlarda Fairy Tale filmlerine çok fazla yer veriliyor ve bu filmler gerçekten hepimize çocukluğumuzdaki masalları dinlerken içinde bulunduğumuz durumları anımsatıyor. Gerilimi yüksek oranda olan masallar ki bunu evrensel masalları bilenler bilebilir ancak; çoğumuzda travmalara neden olmuştur. Kuledeki Cadı'yı ya da Mavi Sakal'ı okuduğumda yaşadığım gerilimi bu filmde yeniden yaşadım. Yani aslında içimdeki ölen çocuk ruhum yeniden doğdu. Denge de böylece sağlanmış oldu. Neyse laf cambazlığı yapmadan söylüyorum çok gerildim, çok etkilendim.
Bu sene içinde Hayat Kitabı'ndan sonra izlediğim en etkileyici animasyon diyebilirim. O kadar etkilendim ki ama bu sadece çocuk kalanların anlayabileceği bir duygu. İnsanı bu kadar basit ve tatlı bir dille insana anlatıyor. Öyleyse etkileyici bir tiyatro oyunu kadar iyiydi diyebiliriz. Duygularımız, Bilinçaltımız, Anılarımız, Çocukken kendi kendimize kurduğumuz oyun evrenleri. en değerli oyuncaklarımız ve dostluklarımız bir kez daha geliyor gözümüzün önüne. Küçükken taşındığımda hissettiklerim, arkadaşlarımı özleyişim, evimi özleyişim bu kadar gerçek olabilirdi dedirtiyor gerçekten. İzleyen bir şey kaybetmez mi bilemiyorum ama izlemeyen çok şey kaybeder. Pixar adını duyduğumda bu kadar etkileneceğimi zaten biliyordum. Helal olsun hala çocuk kalanlara ve bize çocukluğumuzu geri kavuşturanlara. Elinizi sıkmak isterdim.
İlk Amerikan yerleşimcileri yani Pilgrimleri oluşturan ve Mayflower adlı gemi ile seyahate çıkan grubu anlatıyor. Eksik olduğunu düşündüğüm çok bölüm var. İçlerinden birinin kendi karısını yemeye çalışması vb gibi.. Tabi belgesel kanalı çektiği için tarihi yönü daha ağır filmin. Gerilim açısından az etkileyici olsa da atmosfer, Ray Stevenson ve pek çok oyuncunun oyunculuğu etkileyici kesinlikle. İlk kez alışılmış Kızılderili aktörler kullanılmamış ve bu ırkı tasarlanması için yeni aktörlere şans verilmiş bu beni çok mutlu etti izlerken hep aynı yüzleri görmek bir süre sonra sıkıcı ve monoton bir hal alıyor. Hatta bu yüzden pek çok arkadaşım sadece sevdikleri aktörlerin filmlerini izliyor buna bir son vermeye karar vermiş anladığım kadarı ile sinema.. Squanto'yu oynayan aktör de oldukça etkileyici bu arada.
Eğer tarihi daha doğru öğrenmek istiyorsanız IV. Henry filmini izlemenizi öneririm. Bu filmin Alexandre Dumas'ın romanının uyarlaması olduğunu unutmamak gerekir. Çok daha fazla etkilenmek isterdim ama IV. Henry'e göre dönemi aktarışlarında daha az gerilim vardı. Müziklerine diyecek yok. Goran Bregovic coşturmuş kesinlikle..
İnternette filmle ilgili çok yanıltıcı yorumlar bulabilirsiniz. Kanmadım, izledim ve kendim gördüm. Çok kez de etkilendim. Filmin içinde gerilmemek mümkün değil. Çoğu kez gerildiğimizi unutalım diye ufak ama tatlı esprilere yer verilmiş. Tabi ki St. Bartholomew Yortusu Kıyımı gibi çok önemli bir katliam gününe olan duyarsızlığı göstermiyor bu esprileri yapmaları. Ama kesinlikle tarihi bilinmeden fazla anlaşılmayacak bir dönem. İki ayrı inanç ya da taraf diyelim; bulunan filmlerde tarihi karakterleri tanımak ve unutmamak çok önemli oluyor. Bu özeni göstermenizi umuyorum eğer izleyecekseniz.
Filmin anlatmak istediğini siz görmelisiniz. Sihirbaz filmi düşüncesi ve birkaç basit numara ile işin içinden çıkıldığını düşünürseniz kendinizi etkilenmemeye şartlarsınız. Ama buradaki sihirbazlığı sadece bir sembol olarak düşünür ve sihirbaz olmayana sihirbaz dediğimiz gibi sanatçı olmayana sanatçı, bilimadamı olmayana bilimadamı hatta biraz komik bir hale sokalım; niyetçi olmayanlara niyetçi dediğimiz bir dünyaya sürüklenmemizi bize bu kadar tatlı bir dille anlattığı için, bu çok kollu anlatım filmin etkilenilmesi gereken yanıdır. Dolayısıyla da gerçek sihirdir. Bir tavşanı yok etmek bariz ki bir toplumun olmayan bazı zamanlarda yanlış olan ve az kalan düşüncesini onlara geri kazandırmaktan daha basittir. Ve türlü dalaverelerle, yolsuzlukla, hile hurda ile kazandırılmış ideolojileri yok edip doğru olanı biraz olsun fark ettirmeye çalışmak da bir tavşanı yok etmekten daha zordur. Saygılarımla..
phoebe, MehmetYurdakul bunu beğendi.