Filmde hiçbir şey yok. Sadece zekice tasarlanmış tuzaklar, kızılderili tasarıları, çok az kültür ve buram buram gerilim vardı. Fazla karanlık olmasına yol açan efektler de cabası.Bir filmde sadece aksiyon olur mu sorusuna cevaptır. Kafam öyle bir şişmiş ki.
Doğu düşmanlığını fazlasıyla taşıyan bir film. Etkileyici aksiyon sahneleri olabilir ve evet eğlendiriyor, akıcı bir film istenen kitleyi de beraberinde toplamış ama bu Pers'leri canavar olarak gösterdikleri gerçeğini değiştirmez. Kimisi asalet der kimisi faşizm.
yazcsefa bunu beğendi.
Tom Hanks'in şapşal gülüşünü bu filmde görmedim çok daha etkileyici bir oyunculuk gördüm. Filmin konusu biraz ırkçılık ve din ayrımcılığı çok yapıldı bir de bu ayrımcılığı cinsel seçim üzerinden çekelim diyerek bulunmuş gibi geldi ama bu filmi kötü bir film yapmaz elbette. Denzel Washington'un da hakkını yememek lazım çünkü gelgitli bir kişiliği olmasına rağmen karakteri çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Oyunculukların yanı sıra şunu da söylemek istiyorum siyahi insanların tarihini düşündüğümüzde kendilerine yapılan adaletsizliklerle karşılaşıyoruz ve bir siyahın cinsel seçim ayrımcılığına maruz kalan birini savunması gerçekten çok yaratıcı bir fikir. Oyunculuğu için kültürünü kullanışlı bir hale getirmiş ve kendi faşist düşünceleri ile sonuca ulaşması ve toplumun düşüncesini eleştirmesi şimdiye dek gördüğüm en yaratıcı karakter fikriydi. Sağı solu belli olmayan karakterleri severim bu kadar basit yazmak istemezdim ama böyle ifade etmek hoşuma gidiyor; bu karakterleri oynamak çok zor ama kişiliğinden ödün vermeden şüpheye düşmeyi gözlerle oynayarak, gerçekçi durumları yaşayarak vermek daha da zor. Bu sebeple bunu başaran oyuncuları ayakta alkışlıyorum. İzleyin diyorum. Sıradanın altı yorumuna katılmıyorum.
Mine.Ce bunu beğendi.
Bu kadar geç izlemek istemezdim. Ancak var olmak istediği noktaya yakın hissettim kendimi. Ben de bu tarz bir başarı hikayesine dahil oldum suç işlemedim tabi ama kendimi çok sıkı gözlemledim ve filmle birlikte güçlü bir gözlemci olduğumu hatırladım. Çok egoist bir giriş gibi durdu kusura bakmayın sadece baktığımda bu günleri hatırlamak için yazıyorum. Buna benzer mitomanik durumlar denebilir mi pek emin değilim ama tuvalette otururken falan zaman zaman hayaller kurup içine girdiğimi ve eğer istediğim noktada olursam neler yaşayacağımı düşünürdüm bu dönem iyi ki bitti çok memnunum. Gerçekten Pupkin karakteri yaşayan biri olmuş. Sezai Aydın dublajı ile daha da güçlenmiş karakter çok zevk aldım izlerken. Hiçbir şey yolunda olmamasına rağmen her şey yolundaymış gibi davranıyoruz. Toplum içinde varolabilmemiz mutlulukla ölçülüyor gibi. Bunun nedenini bu tarz insanların üstüne basa basa vurguluyor film. Gerçekten psikolojik olarak rahatsız olan bir karakter de bunu kanıtlıyor filmin içinde. Martin Scorsese'dan bu kadar duyarlılık gerektiren bir film beklemiyordum şaşırdım, sevindim, umutlandım. Yalnız başarıya giden yolda göze almamız gereken şeyler vardır, yapmamız gereken fedakarlıklar vardır o kadar gerisi aşırıya kaçıyor. Keşke bu kadar zor olmasa iletişim ve insanlar birbirlerini dinlese saygı duysa. Filmin bıraktığı romantik etki şuan yazdığım yazıda görülüyor bu da filmin başarısının kanıtıdır. Lütfen bu filmi daha çok insan seyretsin.
siborgmujgan bunu beğendi.
Etkileyici bir film. Mel Gibson'un siyasi ideolojisinin içinde zerre bulunmadığı artı yönetmenliğini yaptığı efsane bir film. Filmin teması ve yan eylemlerinin ötesine bakıldığında arkasında bıraktığı izler değişiyor. Dini ve sanatsal bağdaştırmaları gerçekten ilginç bir tat bırakıyor. Venedik Taciri'ndeki toplum tarafından kabul edilmeyen Yahudi Shylock'un McCleod'a benzetilmesi gibi.. Saplantı kelimesinin takıntı durumuyla birlik olup ön yargıyla birlikte daha da güçlenmesi durumu tek bir kişinin yaşadıklarını değil de çevreyi daha çok etkiliyor. Bazen yanlış anlaşılmalarla birlikte ama bir insana olan romantik saplantıdan daha tehlikeli bir şey varsa o da kanıtsız yargıların takıntıya dönüşmesi durumudur. Gerçekten insanların yüzüne bakamadan konuşmak gibi bir durumdur. Bu derecede kötü etkiler bırakır. Kompleksleri kişi kendi kendine edinmez insanın bu önemli mücadelesinde toplum da bir rol oynar. Oynamalıdır. Bu toplumun duyarlı olmasını gerektirir. Toplum duyarlıysa ne ala ama toplum duyarlı değilse kapitalizmin ve tüketim toplumunun asıl yok ettiği şey insanların kendisi olur ve bu da insanın yüzünde değil içinde bir yerlerde daha büyük yaralar bırakır.
Peris bunu beğendi.
4. Filmden kat kat daha iyiydi. Görsel efektler çok fazlaydı bu biraz rahatsız etti ama tabi kişiye göre değişir. Hikaye sık sık yeşilçam benzeri sahneler taşıyordu. İşte aile bölünmesi vb.. romantizmi fazlaydı. Seriyi düşünecek olursak ilk film işte lanetlenmiş korsanlarla; az fantastiklik taşıyordu. İkinci film gerçek bir efsaneden alınmış ve bir efsanenin gerçekliği en fazla ne kadar olabilir/ olmalı mı? düşüncesini barındırıyordu. Üç zaten devamıydı ama mitolojik ögelerle beslenmişti. 4. Filmde fantastiklik çığırından çıkmıştı; popülist bir yaklaşımla Karasakal'ın tayfasını zombi yapmışlardı ki mide bulandırıyordu. Son film 3. film gibi mitolojik ögeler ile devam etti. Assassin's Creed gibi yapımlara da göndermeleri boldu. Tarihi çok yönü tamamlıyordu. Özellikle korsanlar yıldızları yönlerini bulmak için kullanır onlar soylular gibi haritalar kullanmazlar düşüncesi Jack'in son sahnede söylediği sözlerle çok örtüşüyordu ve beni çok etkiledi. Hector'un kızı meselesi biraz Galileo Galilei paradoksuna dönmüştü. Eğer filmi tüm seri bazında düşünürsek Hector sürekli Jack'i yenmeye çalışıp onu saf dışı bırakmayı denemişti. Neden Jack'e yardım etti sorusunu soruyorsanız; anlamayanlar için açıklayayım. Poseidon'un üç dişli mızrağı bölündükten sonra her bir diş bir laneti kaldırıyordu. Ve ilk lanet Hector ve tayfalarının ilk filmde yaşadığı Cortes'in Aztek Altını Lanetiydi. İkincisi Davy Jones'un Uçan Hollandalıda Sonsuz Hizmet Laneti ve Sonuncu da Kapitan Salazar'ın (Supernatural göndermesiyle öfkelenen ve intikam için geri gelen Hayalet Lanetidir. Yani Suyun üstüne çıktıklarında zaten Aztek Lanetinden dolayı Hector ölecekti. Kendini Salazar kahramanlarımıza ulaşmasın diye feda etti.
Filmde Keith Richards ve Paul McCartney gibi rock yıldızlarının oynaması size gereksiz gelebilir bunun nedeni de Johnny Depp'e göre korsanlar döneminin Rock Yıldızıymış. Filme gerçek Rock Yıldızlarını korsan olarak ekleyerek bir Lope de Rueda klasiği tekrarlanması yaşanmış. Yaratıcılığı ve etkileyiciliği dengeliydi. Dediğim o romantizmi ortadan kaldırırsak film çok daha eğlenceli olabilirdi. Seriyi bozmadığını ve gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gene de serinin son filmi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Jack'in de dediği gibi hepimizin sevgili ufkunun ötesinde bir randevumuz var.
kadifekirpik, digigirl bunu beğendi.
Film çok eğlenceliydi. Özellikle Ewan McGregor ve Ian McKellen birlikteliği beni çok eğlendirdi. Emma Watson'u Bell'e pek yakıştıramadım. Çok ufak durduğunu düşünüyorum İnanamadım hep üstünde Hermione'yi gördüm. Bu biraz alışkanlıktan biraz da Emma'nın castından kaynaklı. Kevin Kline'dan her zamanki gibi muhteşem bir performans izledim filmin yarısını o götürdü zaten. Bunların yanı sıra masalsılıktan çıkmamaları ve bunu yaparken de bazı toplumsal cinsiyet kuramlarından faydalanmaları beni etkiledi. Mesela Gaston'un askerlerinin eş cinsel eğilim taşıması durumu çok hoşuma gitti. Çirkin'in insan olmayan hali daha sempatik geldi bu da aslında ilkel insanın cinselliği daha ön planda olduğunu gösteriyor. Bunu bitirmek isteyenler de cinsel yoldan tatmin olmak isteyen Gaston gibi kişiler ama olamıyorlar tabi ki. Çünkü erkeğin ve kadının doğası bu. Ah be güzel masal içinde neler gizli oysa..
cuneytcansever bunu beğendi.
Sevmeyen de var; bilmenizi istedim. Konu bütünlüğüne etki etmeyen karakterler ve olaylar olduğu için böyle düşünüyorum. Bazı noktalarda beni içine çekti. Çok eğlenmek istedim ama bir iki saçmalığa gülmek dışında bir şey katmadı bana. Kovboy karakteriyle Rus patronun amerikalılara sempati beslediği gösterilmeye çalışılmış. Hoşlanmadım. Terminatör, Rambo, Matrix, Jurassic Park, E.T. esintileri taşıyan sahneler bazen tebessüm uyandırdı o kadar.
Mis gibi filmdi. En büyük erdemin karşılık beklemeden yapılan yardım olduğunu anlatıyor ve bunu dine vurmadan yaptığı için de takdir ettim senaristi ve yönetmeni. Filmdeki ayrıntıları da çok sevdim. Farklı kusurları ve zaafları olan insanlar hep yardıma muhtaç olan insanlar olarak anlatılmış ve bunu yaparken insanın fizyolojik kusuru olamaz sadece düşünce kusuru olabilir demek istenmiş. Kendini kabullenmenin bir başarı olduğu ve komplekslerle mücadele etmek gerektiği, hayatla mücadele etmek gerektiği ardı ardına verilmiş. Kötünün hiçbir şekilde değişemeyeceği çünkü bunun için asla mücadele etmeyecekleri düşünülürken, dış görünüş olarak kötü görünen birinin tırnak içinde; ön yargıyla; aslında başka biri tarafından iyilik yapıldığında onun da bu psikolojiden kaynaklanan aynı şeyi yapmak istemesi kusursuz bir insan anlatımıydı. Bin kişinin mum yakabilmesi için önce bir insanın dilek dilemesi gerek..
Gene çok etkileyici bir film izlediğim için çok mutluyum. 1930'lu yıllarda gangsterler ve cinayetlerin artması sebebiyle en ufak suçluların bile yanlışlık nedeniyle Alcatraz'a gönderilmesi ve hapishanedeki düzen bozukluklarından doğan şartların insan sağlığını bozması nedeniyle insanların akıllarını kaybetmesini konu alan kusursuz bir yapımdı. Kaçmaya teşebbüs eden mahkumlara direkt olarak gangster tırnak içinde; yani katil gözüyle bakılıyordu ve bu korkudan doğan bir rehabilitasyon yöntemi bulunmuştu. Bu da bu mahkumları hücre denen zifiri karanlık, örümcekler ve kertenkelelerle dolu hücrelere tıkmaktı. Ancak kanunlar gereği mahkum en fazla on dokuz gün hücrede kalmalı ve zaman zaman açık havaya çıkarılarak egzersiz yapmalıydı. Henry Young'un bu ve buna benzer daha pek çok faşist yaklaşıma maruz kalması işkence, dayak vb.. onun kendini toplumdan soyutlamasına neden olmuştur ve Amerikan Hükümeti'nin nadiren de olsa bazı iyi adamları sayesinde insan yerine daha da yakını dost yerine konulması onu yeniden topluma kazandıracak bir eylem olmuştu. Bütün psikolojisiyle bunu bedeninde taşıdığı için Kevin Bacon'a sonsuz teşekkür ve tabi ki Gary Oldman'a sonsuz nefret beslememe neden olduğu için ona da.. Müzikleri de İhtiras Rüzgarları tadındaydı konu ve sahne bütünlüğüyle çok uyuşuyordu ve birbirlerini tamamlıyorlardı. Bu filmi de Birkaç İyi Adam, Onurlu Bir Adam gibi kaliteli mahkeme/adalet filmlerine eklemeliyiz kesinlikle.
Çok çok etkilendim diyemeyeceğim ama animasyon filmler arasında bu beklenti çok sık rastladığım bir şey değil. Paranorman da aşırı etkilenmiştim. Biraz prometheus hikayesi biraz mitoloji ve biraz da disney klişeleri ile dolu gereksiz kafa şişirici müzikler cabası bir animasyondu. Hafif hobbit göndermeleri de vardı. Dev bir yengecin hazinesi Smaug ve Bilbo'nun konuşmasıydı bire bir. O frekanslarda tat aldım filmden ama ne yazık ki Croods yapımcılarından daha iyi bir film beklerdim. Gene de izlenebilir.
Her şeyi unutan balığın unutulmaz serüveni.. Teması beni çok etkiledi. Kurtarma, rehabilitasyon ve salı verme. Aslında arkadaşlarını her şeyden önde tutma; bir aile olarak görme, hayatını feda edebilme, kendinle barışık olma, kabullenme ve salıverme kısmı olarak da bazı aşırı duygulardan, arzulardan arınma yani katharsis yaşama denilebilir. Dori'nin küçüklüğünün dublajını kim yapmışsa gerçekten çok etkiledi beni ve ailemi. Bu başarıdır. İlk filmin bazı karakterleri görmek de çok mutlu etti. Sonlara doğru ... şu karakterler niye yok neden düşünülmemiş derken birden hepsini görünce yüzümüzde çok masum bir tebessüm uyandı. İlk filmdeki vejetaryen köpek balıkları gibi insan olmayı öğreten çok gönderme vardı. Fazlasıyla eğitici ve öğretici olduğunu düşünüyorum. Fazlasıyla mı? Yeterince demek istedim. Ebeveynler çocuklarınıza izletin.
phoeniks bunu beğendi.
Güzel başlayan bir filmin izlerken kurgusunun ve klişe işleyişinin sıçtığını farkediyorsunuz. Baya kötü çekilmiş. Tarihi canlandırmaları eğlenceli ama etkileyici değil. Çok ciddi olması gereken sahneler fazlasıyla ciddiyetsiz çekilmiş. Hiçbir şekilde izlemenizi önermiyorum.